Beyzade Haber
2021-03-02 10:28:11

28 ŞUBAT DARBESİ

Mehmet Sılay

mehmsetsilay@hotmail.com 02 Mart 2021, 10:28

Memleketimizde her on yılda bir milletin irade ve tercihlerine karşı ordu bir darbe ile demokratik seçimlerle gelen yönetime ara verilirdi. Siyasallaşan yargı, boyalı basın ve üniversite de bu darbeye destek olur, alet ve teşne olurdu. İşte Refah-yol hükumetine karşı yaşadığımız 28 Şubat 1997 darbesi de bunlardan biriydi. 
O halde 28 Şubat Darbesi Neydi? Önce buna cevap arayalım. Olağanüstü toplanan MGK- Milli Güvenlik Kurulundan 18 maddelik bir “İrtica ile Mücadele” kararı çıkmıştı. Gerekçe, resmi ideolojiye yani sisteme karşı Erbakan hükümeti “İrticai Tehdit” olarak açıklandı. Bu kararlarla halkımızın büyük çoğunluğuna karşı medya ve siyasallaşan yargı yoluyla baskı ve karalama kampanyası başlatıldı. 
MGK kararlarında laiklik için yasaların tatbiki isteniyordu. Atatürk aleyhinde yapılan eylemler cezalandırılmalı deniliyordu. Sonra da Osmanlı cihan devletini yıkan İttihat ve Terakki geleneği yeniden depreşiyor ve CHP'nin de tahrikiyle İrtica paranoyası basmakalıp, içi boş, üfürükten tayyare dillendiriliyordu.
İnsan çabuk unutuyor, hafıza-i beşer nisyan ile ma'lul. 4 Şubat 1997 sabahını hatırlatalım. Başkent Ankaranın kalabalık semtlerinden biri olan Sincan halkı müthiş bir palet gürültüsüyle uyandılar. İki tank, on beş kariyer, cip ve reo ile oluşan konvoy ana cadde üzerinden ilçe merkezine kadar geldiler. Birlik komutanı olan yüzbaşı yıkıp dağıtmak istediği Kubbetussahra'ya benzeyen bir çadırı arıyordu. Bir gece önce bu alanda bir amatör piyes sahnelenmişti. Bugün Gazze katliamında ayağa kalkan halka o gün de Kudüs bilincini veren masum bir kültürel etkinlikti. İşi bittiği için çadır, belediye tarafından kaldırılmıştı. 
Demokrasiye Balans Ayarı
Halk tedirgin olmuştu. Yoksa bir Askeri Darbe mi olmuştu? Sorularına karşı ertesi gün Genelkurmay'dan basın yoluyla kısa bir açıklama geldi. 
“Eğitim amaçlı bir motorlu yürüyüş tatbikatı yapılmıştır.” 
Fakat emri veren Orgeneral Çevik BİR, gayet mütekebbir:
“Biz Sincan'da Demokrasiye tanklarla balans ayarı yaptık” 
Diyerek övünüyordu. Vatanı kurtarmış, Türkiye'yi düzeltivermişti.
İÇ HESAPLAŞMA

Sincan sokaklarında tanklar halkın arasında bir tur atıp tekrar kışlaya dönmüştü. Tankların Sincan'a yürüdüğü gün Genelkurmay Başkanı KARADAYI, Genelkurmay ikinci Başkanı Orgeneral Çevik BİR'i çağırıp,
“Bu emri kim verdi ve niye benim haberim yoktu?” diye çıkışıyor.
Çevik BİR,
“Ben verdim komutanım!” diyor. 
“Keşke yapmasaydın. Çünkü Cumhurbaşkanı Demirelle bu ayki MGK toplantısında biz bu sorunu halledecektik.” 
Çevik BİR, Karadayı'nın üzerine yürüyor ve iki eliyle yakasına yapışarak, “Komutanım Türkiye elden gidiyor, siz ne diyorsunuz. Atatürk ilkeleri elden gidiyor, subaylar daha ne bekliyoruz diyorlar!” 
Nihayet 28 Şubat toplantısından beklenen karar çıkıyor. Televizyon ve gazete aracılığıyla halka karşı ağır bir psikolojik savaş tekniği devreye gieriyor. Hükümete ve onu destekleyen halka gözdağı veriliyorlar. Çevik BİR'in manşetlere çıkan “Demokrasiye tanklarla balans ayarı yaptık!” beyanatı hala hatıralardadır. Hemen her hafta bir generalin tehdit içeren beyanı boyalı basında manşetlere taşınıyordu.
İrtica korkusunu körüklemek için her gün TV dizisi gibi sahneye sürülen Müslim GÜNDÜZ, Ali KALKANCI ve Fadime ŞAHİN haberleri tiyatro formatındaydı ve tam bir tahrik ve şarlatanlıktı. Bu derin devletin planıydı. Birkaç meczubun ve narkotik bağımlısının yaptıkları Müslümanlara mal ediliyor ve onları zan altında bırakıyordu. Samimi Müslümanlar rahatsız ediliyordu. Ahlaki referansları ve kutsal değerleri halkın gözünden ve gönlünden düşürmek için iftiralar atılıyordu.
Bugün üzerine titrediğimiz Filistin ve Gazze olayları için tertiplenen Kudüs Günü dolayısıyla amatör sahnede üç dakika rol alan gençler Güdül cezaevinde üçer yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Her kesimden halk, Kur'an kursuna yardım yaptığı için fişlendi. Başlayan sancılı dönemde inançlı kitleler Derin Devletin emriyle Allah' ın emri arasında tercihe zorlanıyordu. Eğitimde, ekonomide, bürokraside ve siyasi hayatta müdahale süreci başlatıldı. Genelkurmayda kurulan BÇG- Batı Çalışma Gurubu, kurduğu masada milleti fişlemeye başladı. Yine Genelkurmayda bürokratlar, yargı üyeleri ve sivil kurumlara göğüs kartları dağıtılarak aylarca seçilmiş hükümete karşı “Brifing” verildi. Senaryonun son sahnesi,
Yargıtay Başsavcısı Vural SAVAŞ, Refah Partisi aleyhine gazete küpürü iddianamelerle kapatma davası açtı.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.