Beyzade Haber
2019-11-11 00:01:30

'Hani Komşumuz Aç İken Tok Yatmayacaktık...' 11.11.2019

Mehmet Harputluoğlu

mharputluoglu@yandex.com 11 Kasım 2019, 00:01


Geçtiğimiz günlerde İstanbul'un Fatih semtinde aynı evde yaşayan 48,54,56 ve 60 yaşlarında 4 kardeşin cesetleri bulundu. Olayı 3.sayfa haberi olmaktan çıkarıp ülke gündemine sokan, sosyal medyanın sanal merhamet öykünmesiydi. Bu dört kardeşin hikâyesi birkaç saat içinde tüketildi ve sıcak gündem yerini kirli kelimeler diyarındaki olağan akışına bıraktı..

Cüneyt, Oya, Kâmuran ve Yaşar Yetişkin..
Onlar Fatih'te intihar eden 4 kardeş.. Onlar haciz, kira, fatura, geçim ve açlık cehennemine döndürülmüş hayatlarına zehir içerek son verdiler. Onların nefeslerini bu ülkenin sosyal adaletsizliği ve insanların samimi(ni)yetsizliği kesti. Ölürken bile 'kendileri açken tok yatan' komşuları için kapıya "Dikkat siyanür var. Polisi arayın içeriye girmeyin" diye not bıraktılar. Bu idamlık bir mahkûmun son arzusu gibiydi. Ölürken bile 'başkalarına zararın dokunmasın' diye kapıya uyarı notu bırakıp intihar etmek..

Yoksulluktan, mahcubiyetten, çaresizlikten..
"İntihar, geride kalanlar için ağır bir suçlamadır..” der İsmet Özel.

Evet bu bizim için çok ağır bir suçlamaydı ama hiç birimiz üzerimize almadık/almıyor/ alınmıyoruz..
İnsan,istifi binalarda milyonlar arasında yalnız bir varlık. Bu yalnızlık tek başına bırakılmışlık insanın dramıdır. Herkes bu yalnızlık içinde bir başkasının dünyasına sağır ve kör..
Böylesine bencil bir çağı biz kendi ellerimizle inşaa etmedik mi ?İdeolojik saplantılar, mensubiyet kavgaları ve dünya telaşı içinde her geçen gün kendi bataklığında biraz daha dibe doğru çöküyoruz. Öylesine tüketiyoruz ki; tükenişimizin ne denli hızlı olduğunu bile fark edemiyoruz. Her gün yanı başımızda olan bir zulme, gözümüzün içine bakan bir mazluma ve bir tebessüme muhtaç insanlara öylece bakıp geçiyoruz. Bu 4 kardeş gibi.. Fatih'te intihar eden bu 4 kardeşin komşuları da olanları anlatırken 'maddi sıkıntı içinde olduklarını, maaşına el konulduğunu, mahalle bakkalına borçlandıklarını, ödenemeyen elektrik faturalarını' ve daha pek çok şeyi biliyordu. Ama buna rağmen 'gerçekten buna gerek var mıydı? Söyleselerdi el birliği ile bunları halledebilirdik' diyebildiler sadece..

Hâlbukî biliyorlardı...
Hepimiz bilmiyor muyuz hemen yanıbaşımızdakileri !?
Son zamanlarda artan bu gibi intihar vakaları derinleşen ve büyüyen yoksulluğa işarettir. Bizim gibi ülkelerde intihar ile yoksulluk doğru orantılıdır. Siyasilerin açıkladığı rakamlar, kişi başına düşen gelir ve yüksek gelirli ülkeler sınıfına geçtiğimizi bu intiharlar ve sokaktaki hayat yalanlıyor. Çocuğuna okul pantolonu alamayan babanın, çocuklarını ısıtamayan annenin, atanamayan öğretmenin ve daha nicelerinin yarım bıraktığı hayatları bizlere bunu anlatmıyor mu? Gelir dağılımındaki adaletsizliğin, emeği değersizleştiren sömürünün, bundan beslenen sistemin yoksul bıraktığı insanlar biraz da toplumun yalnız bırakarak yoksunlaştırdığı insanlar değil mi?
Efendimizin “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyerek bizi birbirimize emanet ettiği halde bu umarsız, bencil ve duyarsız hallerimizle nasıl da yaşıyoruz!?
Nasıl da bu intiharların ardından en 'dinidar' halimizle 'yetimi, yoksulu doyurun' diyen ve 'yakın/uzak komşumuzun hakkını gözetmemizi bize emreden ' esirgeyen ve bağışlayan Allah adına racon kesiyor, cesetleri morga girmeden cehenneme koyuyor ve İbn-i Sina'nın "Kendileri bir yetimi sofralarına davet etmekten acizken insanları cennete çağırıyorlar." dediği gibi yaşıyoruz...

İbn-i Hazm ise hakikati yüzümüze bir tokat gibi çarparak “Ülkede fukaralık sebebiyle birisi ölürse, o ülkede yaşayan herkes onun katilidir. Ona yemek vermedikleri için değil, öyle bir düzene onay verdikleri için..” diyor..
Bizler yaşayan ölüler olmaktan kendimizi kurtarmalıyız. İnsanı insana kul yapan, kurt yapan bu düzene karşı direnerek birbirimize yurt, birbirimize umut olmalıyız..
Bilmeliyiz ki hiçbir zaman daha iyi bir toplumu kendimizi iyileştirmeden oluşturamayız. Bu sebeple önce kendi elimizle oluşturduğumuz bu zülüm düzenini, Azel'i olduğumuz Put tezgâhını ve insanı insana kurt yapan bu bencil ve egoist dünyamızı yıkacağız. Bunu da insanlığımızın ve imanımızın bir gereği olarak yapacağız.

Yoksa pişirilmiş çamuru bir balçık yaparak kendi bataklığımızda yok olup gideceğiz..

O halde iyiliği emrederek birbirimizi kötülüklerden alıkoyacağız. Birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye edecek, yetimin ve yolda kalmışın hakkını verecek yoksulu doyuracak ve “ihtiyaçtan fazlasını infak edeceğiz..”

Umulur ki o zaman Allah bizleri merhametiyle, rahmetiyle affeder..
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.