Beyzade Haber
2021-07-05 10:04:00

“Susma, sustukça sıra sana gelecek!” (II)

Nizamettin Duran

nnduran@hotmail.com 05 Temmuz 2021, 10:04

Haddi zatında Lütfü Oflaz’a ait olduğu söylenen “Susma, sustukça sıra sana gelecek!” sloganı, haksızın karşısında durmak ve haklıdan yana çıkmak için söylenmiştir. Yani her hak sahibine hakkını vermek için. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan” olmamak için. İnsan olmak, hakkın ve adaletin ikamesi için, haksızlık kime karşı yapılırsa yapılsın, haksıza ve zalime karşı haklının yanında yer almayı gerektirir. Bu felsefe, bu öğreti yaşanır bir toplumun temel taşlarını oluşturmaz mı?

“Adalet mülkün temelidir” sözü bu değeri ve bu değerin oluşturduğu toplumun malik olduğu huzuru ifade etmiyor mu? Neticede adaletin olmadığı bir yerde hangi anlayıştan, hangi düşünceden ve hangi huzurdan bahsedilebilir? Bunun teminatı olmayacak hangi “çağrı” yerini bulur?

Toplumsal yaşamda, tarih boyunca haksızlıkların olduğunu ve yaşandığını biliriz. Adaletin gözetilmediği, hakların gasp edildiği, zulümlerin envaı çeşidinin işlendiği zamanları ve toplumları biliriz. Ancak, çok az insanın da haksızlıklara karşı çıktığını ve adalet için çırpındığını da biliriz. Çünkü haksızlıklara karşı çıkmak öyle kolay, öyle sıradan bir iş değildir! Bunun için niyet ve azim ister, cesaret ister. Bunlar için de mangal gibi yürek ister ve daha da önemlisi ruh ister, karakter ister… Bu da serden geçmeyi gerektirmektedir şüphesiz.

– Tarihe mal olmuş çok önemli örnekleri vardır bunun. Bunlardan biri “Hilfu’l-Füdul” cemiyetidir. Bu, zalime karşı mazlumdan yana olma ve zalimden hesap sorma amacıyla Mekke’de kurulmuş olan yeminli bir topluluktur. Hz. Peygamber, Peygamberlikten sonra, bu topluluğun işlevselliğinden söz etmiş ve İslâmiyet’in bu hak hukuk anlayışını daha da ileri götürdüğünü belirtmiş ve inandığı ve sitayişle söz ettiği bu topluluğun yeminini kızıl tüylü bir deve sürüsüyle de olsa değişmeyeceğini, öyle ki, tekrar çağrılsa, tereddüt etmeden behemehâl icâbet edeceğini söylemiştir. (Muhammed Hamidullah, TDV)

– İ.Ö. 73'te Gladyatör Spartacus’un başlattığı köle ayaklanmasının, tarih boyunca haksızlığa, baskıya ve zulme karşı olan mücadelesi özgürlüğün simgesi oldu. Hollywood’da, Spartacus adına filmlerin çevrildiği bilinmektedir.

– Bir Protestan ilahiyatçısı Friedrich Martin Niemöller, kiliseler arası kavgalarda kendisini geliştirerek nasyonal sosyalizm karşıtı bir direnişçi oldu. 1937’de tutuklanarak Sachsenhausen Toplama Kampı’na götürülerek orada büyük eziyetler gördü. Yaşadıklarını kısaca şöyle ifade etti:

“Naziler komünistleri götürdüklerinde sustum. Çünkü ben komünist değildim. Sendikacıları götürdüklerinde sustum. Ben sendikacı da değildim. Sosyalistleri içeri aldıklarında sesimi çıkarmadım. Ben sosyalist değildim. Yahudileri tutukladıklarında sustum. Çünkü ben Yahudi değildim. Beni götürdüklerinde, geride artık karşı çıkabilecek kimse kalmamıştı.” (Deniz Kavukçuoğlu, 09 Ocak 2012 Pazartesi-Cumhuriyet)

Başkalarının hakkına sahip çıkmayı düşünmeyen insanın, kendi hakkının çiğnenmesine ortam hazırladığını er veya geç acı tecrübeyle öğrenecektir. Yılanın bir gün kendisini sokacağını da… Haksızlığa karşı olma bilinci geliştiğinde bir kimse, ancak insan olma vasfını kazanmaya doğru yol alır. Kişinin dünya görüşü ne olursa olsun; dini, mezhebi, rengi, cinsiyeti, düşüncesi ve inanışı farklı da olsa ona karşı, adaletle yaklaşmak ve adil olmak inancımızın ve dahi insan olmanın gereğidir. Hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kişilerden olmak da bu zorunluluğu gerektirir.

Bu evrensel ilkenin çiğnendiği zaman ve mekânda susanlar, bu suskunluğun neticesinde sıranın kendilerine geleceğini beklesinler!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.