14.09.2020, 09:58 213

Ben ne yapmadım?

“Zulmedenlere eğilim göstermeyin! Yoksa ateş sizi sarmalar. Allah'tan başka dostlarınız kalmaz, size yardım de edilmez.” (Hud :11:114) 

  

İnsan çoğu kez, vicdan aynasından sadece yaptıklarını seyrederek kendini sorgular. Oysa ki bizler, o ünlü Fransız oyun yazarı Moliere’in de söylediği gibi sadece yaptıklarımızdan değil yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. Zira insan çoğu kez, yaptığı için değil yapmadığı için kazanır veya kaybeder. Kanaatimce “Biz ne yaptık ki bu başımıza geldi?” sorusu eksik bir sorudur. Doğrusu “Biz ne yaptık veya yapmadık ki bu başımıza geldi?” şeklinde olmalıdır. 

  

Kelime-i tevhid dahi evvela Allaha kul ol! diyerek değil sahte İlahlara kul olma! çağrısı ile başlar. Evvela yapmamak veya olmamak ve dahi sonra yapmak veya olmak. Tüm inanç nazariyelerinde olan oruç ibadeti, insanlığa aslında yapmayarak kazanmanın ve kaybetmenin sırrını asılar. Zira kazanmak veya kaybetmek yaparak değil, yapmayarak olur çoğu kez. O halde ben ne yaptım ki ! diye feryat edenler evvela yapmadıklarını görmeliler. 

  

Öyleyse ben ne yapmadım diye sormalı insan ! Vicdanımın sesine kulak vermedim mesela. Ahde vefa göstermedim. Düşünmem gerekenleri düşünemedim. Göz yaşımı  pul yapıp münacatıma, halimi Rabbime arz edemedim. Sadık kalamadım izzetime, iffetime ve dahi sözüme. İhanet etti  fiillerim yüreğime, fıtratıma ve özüme..  Umursamadım bir yetimin göz yaşını mesela. Secdeye kapanıp günahlarıma ağlayamadım. 

  

Öyleyse ben ne yapmadım diye sormalı insan ! Ne yapmadım da bu serseri ve serkeş nesil yaşadığım cemiyetin baş belası oldu? Onları bağrıma basamadım mesela. İnandığım hakikatleri sevgi diliyle anlatamadım. İman ettiğim kitabı onlara sevdiremedim. Onların gönüllerine, vahyin biricik hakikatlerini üfleyemedim. Sevgiyi sevgiyle yaratan ve sevilmeye en layık olan Allahı onlara sevdiremedim. Vahyin sönmez ve söndrülmez bir nur olduğunu ve bu dinin sadece o kaynaktan alınması gerektiğini öğretemedim. 

  

Öyleyse ben ne yapmadım diye sormalı insan ! Onları kimlik, kişilik ve irade sahibi şahsiyetli insanlar olarak yetiştiremedim.  İslamoğlu'nun ifadesiyle , adamanın ve adanmanın harcamanın ve harcanmanın zıddı olduğunu öğretemedim. Yüreği kırıkların yeislerini, iç dünyalarında izale edemedim.  Onları hayra ve doğruya motive edemedim. Algılarındaki duvarları kıramadım. Eylem ahlakını öğretemedim. 

  

Yuvası yıkılan biri bağırıyordu . Ben sana ne yaptım ? Dövmedim, sövmedim, aldatmadım . Evet belki bunların hiç birini yapmamıştı lakin yapmadığı bir şey daha vardı. Eşinin derdiyle dertlenmemiş, ona yoldaş ve arkadaş olmamıştı. 

  

Evlatlarını aşırı dozda uyuşturucu kullandığı için kaybeden ebeveyn ağlayarak şunları diyordu. Ona herşeyi verdik. Özel okullara gönderdik. Ev aldık, araba aldık , kat aldık , yat aldık.Her türlü imkanı sağladık. Lakin yapmadıkları birşey vardı onların. Ona sevgi ve ilgi verememişlerdi. 

  

Necip Fazıl’ın ifadesiyle bir milleti madde planında kurtardıktan sonra mana planında helak etmek yani ruhi dinamiklerini ihmal etmek, düşmanların dahi yapamadığını yapmaktır. Kanımca bu ifade milletler için geçerli olduğu gibi fertler için de geçerlidir. 

  

Yapmamak bazen kaybettiren bir özelliğe sahip olduğu gibi kimileyin de kazandıran bir nitelik arzeder. İnsan, cennete yaptıklarıyla değil yapmadıklarıyla liyakat kesbeder. Mesela kazanmak veya kurtulmak kimileyin zulmedenlerden olmamakla mümkündür. 

  

Amr bin Füheyre isimli bir sahabi, Cebbar adlı bir müşrik tarafından arkasından hançerlendiğinde “ Vallahi kurtulanlardan oldum” diyordu. Bir şey yaptığı için değil yapmadığı için kurtulanlardan olmuştu o. Demek ki namertlik yapmamak ve zulmedenlerden olmamak hakiki anlamda kurtulmak demekti. 

  

İnsana bu kısacık hayat-ı dünyeviyede dahi kazandıracak olan yarım yamalak yaptığı ibadetler değil daha çok zulümden, fısktan, fücurdan, münkerden, ihanetten, yalandan ve haddi aşmaktan uzak kalması olacaktır. Hatta dostun dosttan beklediği de, çok şey değil belki bir demet vefa ve dürüstlüktür. 

  

İnsan-Allah ilişkisinde insana kazandıracak olan sirkten ve hurafeden uzak kalmak olduğu gibi insan-insan ilişkisinde insana kazandıracak olan zulümden ve adalete mugayyir hayat tarzından uzak kalmak olacaktır. 

  

Rabbimiz Kur’anda şöyle der : “Zulmedenlere eğilim göstermeyin! Yoksa ateş sizi sarmalar. Allah'tan başka dostlarınız kalmaz, size yardım de edilmez.” (Hud :11:114) 

  

Istılahta,  zulme meyletmenin üç şekilde olacağı beyan edilmiştir 1. İltihaken  2. İltizamen 3) Fiilen . 

  

Zalime iltihak etmek onun askeri olmak gibidir. O zulmünü irtikap ederken ona bizzat destek olursanız o iltihak etmektir. İltizamen meyletmek ise fiili değil ama kalben zalimin, o zulmüne meyletmektir. Ortada bizzat zulme destek olmasada kalbiyle ve gönlüyle zalimin yanında olma halidir. Fiilen meyletmek ise iltihak etmek gibi zalimin askeri olmak, onunla beraber aynı cephede olmak gibi olmasa da sahne arkasından o zulüm organının bayiliğini yapmak, maddi olarak desteklemek veya reklamını yapmaktır. 

  

Dolayısıyla yukarda tasnif edilen o üç türlü zulmün hepsinden uzak kalabilmek mühimdir. Hakkı tutup kaldıramasak dahi, zulümden yana tavır göstermemek önemlidir. Zalimin mazlumu ezdiği bu dünyada bize düşen,  zulme hayır diyebilmek ve o zalimlerin yanında olmamaktır. 

  

Sen ne yapıyorsun da konuşuyorsun diyenlere " Ben bir şey yapmıyorum " diyerek karşılık verebilmeli. Ben zalimlerin zulmüne ve hainlerin ihanetine ortak olmuyorum. İbrahim olamasam da Nemrudların, Musa olamasam da Firavunların işbirlikçisi olmuyorum. Rachel Corrie gibi, zulüm bizdense ben bizden değilim, diyorum ve susuyorum.

 Zira ben sükutumdaki bu çığlığın, bir gün vicdanların kulaklarını tırmalayacağına inanıyorum. 

Selam ve dua ile 

Yorumlar (0)
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 25 Nisan 2024
İmsak 04:16
Güneş 05:44
Öğle 12:42
İkindi 16:26
Akşam 19:29
Yatsı 20:51
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı