Hazine ve Maliye Eski Bakanı Berat Albayrak'a yakınlığıyla bilinen Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan, bugünkü köşe yazısında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Sedat Peker arasındaki kriz ile ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Hilal Kaplan, "Zira yurt dışından servis videolarla Soylu'yu sindiremeyen akbabalar, şimdi de sanki Cumhur İttifakı içerisinde bir çatlak veya ayrışma varmış gibi dedikodular yayarak mevzi kazanmaya çalışıyorlar." ifadelerini kullandı.
Kaplan'ın "Pelikanlar, devekuşları ve akbabalar" başlıklı yazısından ilgili kısım şöyle:
"Zira yurt dışından servis videolarla Soylu'yu sindiremeyen akbabalar, şimdi de sanki Cumhur İttifakı içerisinde bir çatlak veya ayrışma varmış gibi dedikodular yayarak mevzi kazanmaya çalışıyorlar.
Daha önce "Pelikancılar, Soylu'ya karşı" haberlerini yaptırarak AK Parti içinde ikilik çıkarmaya çalışan çevreler, baktılar ki bu iftiraları tutmadı; hedef büyütüp gözlerine Cumhur İttifakı'nı kestirdiler.
BBC Türkçe'nin ismini veremediği "AKP'li kaynaklara" dayandırdığı ve Soylu hakkındaki iddiaların doğru olduğunu söyledikleri iddiasını içeren haber de buna örnek. Haberde geçen, "AKP içerisinde 2023 hedefi için Cumhur İttifakı'nın artık gerçekçi gözükmediği de iddialar arasında" ifadesi de aslında esas amaca işaret ediyor.
Bahçeli'nin şu sözleri de 17-25 Aralık'ta olduğu gibi kafasını kuma gömen devekuşu misali meslektaşlarıma gelsin: "Bu meselede tarafsız kalmak, tribünde oturup üç maymunu oynamak, bu alçaklara destek vermektir."
Bakan Soylu’nun danışmanı Mazhar Yıldırımhan’dan dikkat çeken bir çıkış gelmişti.
Yıldırımhan, Sedat Peker’in yasa dışı iş ve ilişkilere dair iddialarının “dış güçlerin operasyonu” olduğunu aktararak Soylu’yu savunmayan iktidar medyasını sert sözlerle eleştirmişti.
“Ahmaklar”, “Beyinsizler” ve “Ödlekler” diyen Yıldırımhan, Twitter’dan yaptığı açıklamalarında, “İçimizdeki beyinsizlerin sen ben kavgası da küreselcilerin aparatı olmaya yol açar. Büyük resmi görmeyen ahmaklara laf yetiştirmeye çalışmak beyhude bir çabadır. Ödleklikleri iki satır bile yazmalarına engel olanlar gölge etmesinler yeter. Bu milletin ferasetli evlatları var.” ifadelerini kullanmıştı.
Sedat Peker, son yayınladığı telefon görüşmesi kaydında "Pelikan" grubuyla ilgili yayınladığı ilk videodan Soylu'nun haberi olduğunu söyledi.
Reşat Hacıfazlıoğlu'yla yaptığı görüşmede "Berat Bey'le ilgili durdur dedi durdurduk, yayınla dedi yayınladık. Böyle bir şey olur mu?" diyen Peker, yayınladığı önceki görüşme kaydında da çektiği videoları yayınlanmadan önce Hadi Özışık'a da gönderdiğini gösteren ifadeler kullanmıştı.
Son paylaştığı telefon görüşmesinde "Berat Bey'le ilgili durdur dedi durdurduk, yayınla dedi yayınladık. Böyle bir şey olur mu?" sözleri ise Soylu'nun söz konusu videoların ilkinden haberdar olduğu kanısı uyandırıyor.
Peki, söz konusu ilk videoda Peker, Berat Albayrak, "Pelikancılar" ve Ağar'a ilişkin neler söylemişti?
Peker'in ilk video kaydından bir bölüm şöyle:
Sedat Peker, 2 Mayıs 2021 tarihli bu videosundan neredeyse tam bir yıl önce, 8 Mayıs 2020'de bir video daha yayınlamıştı.
Yurtdışına diploma için gittiği yönündeki ifadelerini düzelten Peker, "Bir gün bana bir telefon yollandı bu telefonun kamerasında çekim yapılmış kamera çekiminin içerisinde bir dosya ve bu dosya bana karşı hazırlanan örgütlü bir suç dosyası. Ben bunu alınca dedim ki UYAP’a kaydedilmemiş" diyor, kendisi hakkında hazırlanan dosyaya ilişkin aldığı bilgi sonrası ülkeyi terk ettiğini ifade ediyordu.
Peker, söz konusu videoda Albayrak'ın ismini ilk kez kullanarak, "Berat Bey sakın yurtdışına çıkmasına izin vermeyin, gözaltına alın" demiş, Berat Albayrak'ın kendisini yok etmek istediğini söylemişti.
Peker, bu videodan sonra tam bir yıl boyunca sessiz kalmıştı.
"Bir senedir paylaşım yapmıyordum, bunun sebebi kendisine saygı duyduğumuz bazı devlet büyüklerimiz, kendisine yapılan haksızlığın farkındayız, falan önümüzdeki nisan ayında ülkede değişiklikler olacağını, nisan sonrasında benim Türkiye'ye geleceğimi söyleyerek bu sıkıntılardan kurtulacağımı söylediler.
Ben davet üzerine geleceğimi zannediyordum ama yanlış anlamışım. Ben mevcutlu götürüleceğimi değil, davet üzerine gideceğimi düşünüyordum.
***
Bana yapılan operasyon, derin devletimizin sayın başı olarak bilinen Mehmet Ağar ve de Pelikancılar olarak adlandırılan, şu an hiçbir aktiviteleri olmadığı söylenen grup tarafından koordine edilmiştir ama taşeronluğu bunlar tarafından yapılmıştır.
Basın ayağını Pelikancılar, düşünsenize Akit'ten Ulusal gazeteye kadar yazıişleri müdürlerinin kardeşim gibi onların da beni abi gibi sevdiği basın organlarında bile beni suç örgütü lideri olarak yazdırabilecek güç, basındaki Pelikancıların oluşturmuş olduğu o gruba ait. Bunu herkes biliyor.
Benim kafama takılan en önemli sorulardan birisi şu: Mehmet Ağar yılların kurdu, yani hiçbir işinde iz bırakmaz. Bu kadar iz, onun yönettiği, onun yönlendirdiği her şeyiyle o kadar açık ki...
Peki bunu neden yaptı? Bunun da elbette vardır bir sebebi. İlla ki taşeronluğunu yapmış olduğu bu organizasyonlar ona bu taşeronluğu verenleri belki mutlu etmiştir: Ya da kendisini hedefe koyup payeler almak istemiştir. Çıkarımlarda bulunmak istemiştir. Derin devletimizin başı ya. Ben bir tek devlet tanırım Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Öyle derini derinsizini anlamam.
Beni mi korkutacaksınız? Derin devletmiş, vay. Göreceğiz derinliğinizi. Ne kadar derinmişsiniz hep beraber göreceğiz.
Müslüman olduğunu her seferinde refere eden bir hükümet tarafından yönetiliyoruz, benim de oy verdiğim, bildiğiniz üzere birçok destekte bulunduğum... Bizim itikadımız Kuran üzerine."