Dr. Savaş Şafak Barkçin: Biz inşa dedik inşaat anlaşıldı

ESAM Çarşamba Konferansları’nın bu haftaki konuğu Dr. Savaş Şafak Barkçin oldu: “Millî Eğitim sistemimiz 1973 yılından daha kötü.”

GÜNDEM 06.01.2023, 04:35
1
Dr. Savaş Şafak Barkçin: Biz inşa dedik inşaat anlaşıldı

Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin (ESAM) düzenlemiş olduğu Çarşamba Konferansları devam ediyor. ESAM Genel Merkezi’nde düzenlenen konferansın konuğu “Dün, Bugün, Yarın” konusuyla Dr. Savaş Şafak Barkçin oldu. Barkçin, “Millî Eğitim Sistemimizin 1973 yılından bile geride olduğunu söyleyebilirim. Biz inşa dedik, inşaat anlaşıldı. İkisi aynı kelime fakat insan inşası, toplum inşası inşaattan farklı bir şey. Dolayısıyla bina yapmakla insanlar eğitilmiyor” dedi.
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin (ESAM) haftalık olarak düzenlediği geleneksel Çarşamba Konferansları, vatandaşların gösterdiği yoğun ilgiyle devam ediyor. Bu haftaki konferansın konuğu “Dün, Bugün, Yarın” başlığıyla Dr. Savaş Barkçin oldu.

Barkçin, gelecek nesillere tarihin yanlış aktarıldığı belirterek, “Tarihi maalesef çocuklarımıza nefret ettiriyoruz. Tıpkı diğer pek çok şey gibi. Millî Eğitim Sistemimiz dünyada büyük mucizelere imza atar. Dünya da gerçekten bu kadar geri giden bir sistem var mı? Bilmiyorum. Ben Yeni Doğan’da Yıldırım Bayezid okulundan mezunum. Kömürlük boşaltarak açılmış bodrum sınıfında 66 kişi ile ilkokula başladım. Kömürlük olduğu için penceresi yoktu. Kara tahta var, akıllı tahta yok. Şimdi akıllı tahta koyduk. Sanki onu koyunca öğretmen daha akıllı olacak. Demek ki bir akıl arayışımız var, kendimizde olmadığı için aletlerde arıyoruz. Dolayısıyla eğitim sistemi bu kadar geri gidiyor. 1973’teki eğitim kalitesinden bile geride olduğumuzu söyleyebilirim. Aletle, binalarla olmuyor iş, insan insanı terbiye eder, taş insanı terbiye etmez. Biz inşa dedik, inşaat anlaşıldı. Bakın ikisi aynı kelime fakat insan inşası, toplum inşası inşaattan farklı bir şey. Dolayısıyla bina yapmakla insanlar eğitilmiyor” dedi.

Zaman ve mekân algısının iç içe olduğunu belirterek sözlerine devam eden Barkçin, Orta Doğu kavramını örnek göstererek, “Bu bölgenin adı Ortadoğu’dur. İngiliz diplomat Sykes tarafından türetilmiştir. Hatta bugünkü Arap ülkelerinin bayrak renklerini icat eden de odur. Osmanlı dememek için yapmıştır.  Ortadoğu kelimesini Sykes, Yakın Doğu kelimesini bulan ise Amerikalı meşhur tarihçi ve stratejist Mahan’dır. Dolayısıyla bu bölgenin adı bizim mi? değil. Ne Yakın Doğu ne de Ortadoğu bu mahallenin adı değil. Demek ki tarih bugün iç içe, mekanla zaman ile de iç içe. Bu evveliyatı bilmezseniz bu yabancılaşmayı bilemezsiniz. Bu mahalleyi tutarlı bir kavramla isimlendirmeye çalışırsak eğer “Osmanlı Bakiyesi Toprakları”dır. OBT’dir. Başka türlü ifade edemezsiniz, hiçbiri tutarlı değil, eksik kalır. Peki, biz Osmanlı deyince niye birden hafif bir titremeyle ‘Osmanlı’ dersek ayıp olmaz mı? Ama İngiliz’in koyduğu ismi kendi mahallene koyarken hiç ırgalanmıyorsun. Bugün Avrupa Birliği, Roma’nın 3’üncüsüdür. Yani 3’üncü kere Roma’nın inşa edilme çabasıdır. Adamlara Romalılık ayıp değil, sana Osmanlılık niye ayıp olsun” ifadelerini kullandı.
“En büyük adliye sarayına sahip olmak övünülecek bir şey mi?”
Barkçin, sözlerinin devamında şunları kaydetti: “Bu yabancılaşmanın, zıvanadan çıkma durumu baya evvelden başlamış. “Tek Parti”ye kadar uzanıyor. Ahmet Hamdi Akseki, Diyanet İşleri Reisi, 1940’lı yıllarda, frak giymiş üstüne de sarık giymiş niye? Aslında bugün memleketimizdeki tipik bir Türk insanının davranış tarzı. Kendisi olabilen kaç tane adam var? Biraz zor tabii. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin, bal tutan parmağını yalar gibi korkunç fazla cümle var. Niye bu kadar fazla? Demek ki gerçekliği var ki söylencesi var. Toplumsal ahlakta yeri olmasa bu kadar çok söylenmez. Dolayısıyla dünümüz ile olan kavgamız bugün de devam ediyor. Mekandaki ahlaktan bir örnek. İstanbul Çağlayan’daki Adliye Sarayı. Övünüyoruz, Avrupa’nın en büyük kapalı adliye sarayı diye. Arkadaşlar en büyük adliye sarayına sahip olmak övünülecek bir şey mi? Ne demektir, o kadar çok dava var demektir. Ne kadar acı bir şey. İstanbul gibi trafiğin çile olduğu bir yerde insanların hak aramak için kilometrelerce gidip merkezi bir adliyede günlerini harcayarak, adamları süründürmenin bir fazileti mi var? Peki, Osmanlı’da nasıldı. Kadıların mahkemeleri kendi evleridir. Şeyhülislamın dairesi kendi evidir. Dolayısıyla her şey vatandaşın kolaylığına göredir. Siz kadının ayağına gidersiniz, ama o kendi muhitinizdedir.”

Yorumlar (0)
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 20 Nisan 2024
İmsak 04:24
Güneş 05:51
Öğle 12:43
İkindi 16:25
Akşam 19:25
Yatsı 20:45
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı