Hızır Ali Hocaefendi cinayeti ne zaman aydınlatılacak?

17 Mayıs 1998’de İsmailağa Camii’nde şehit edilen Hızır Ali Muradoğlu Hocaefendi’nin şehadetinin üzerinden 24 yıl geçti.

GÜNDEM 19.05.2022, 07:30
24
Hızır Ali Hocaefendi cinayeti ne zaman aydınlatılacak?
İsmailağa cemaatinin önde gelen isimleri arasında yer alan ve Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri’nin damadı olan merhum Hızırefendi’nin şehadetinin üzerinden yıllar geçse de cinayet halen aydınlatılamadı. Hızır Ali Muradoğlu Hocaefendi cinayetinin üzerindeki sis perdesi 24 yıl geçmesine rağmen hâlâ kaldırılamazken kamuoyu cinayetin arkasındaki güçlerin deşifre edilmesini istiyor. Hızır Hocaefendi’nin şehadetine ilişkin olarak İsmailağa camiasının resmi web sitesinde, “Hızırefendi’nin (Rahmetullâhi Aleyh) ve sonraki yıllarda gerçekleşen Bayram Ali Öztürk Hocaefendi’nin (Rahmetullâhi Aleyh) şehâdetleri, kendilerinin arzu ettiği bir âkıbetti. Bizleri derinden yaralayan asıl konu ise, bu elîm hâdiselerin hâlâ aydınlatılamamış ve arkasındaki asıl güçlerin ortaya çıkarılamamış olmasıdır. Mevlâ Teâlâ şehâdetlerini kabûl ve makbûl eylesin! Âmîn!” ifadeleri yer alıyor.

İslâm dâvâsının şuûrlu büyüklerinden biri olarak şehâdet mertebesine erişen mü’minler arasına adını yazdıran Hızır Ali Muradoğlu Hocaefendi (Rahmetullâhi Aleyh) 1942 senesinde Rize’de doğdu. Babası, balıkçılıkla uğraşan Yakub Efendi (v. 1972), annesi ise Hamdiye hanımefendidir (v.1999). Hızır Efendi’nin (Rahmetullâhi Aleyh) hassasiyetleri küçük yaşlarında arkadaşları arasında fark edilir. Akranları arasında edebi ve hayâsıyla temâyüz eder ve kendisine ‘molla’ diye hitap etmeye başlarlar. Hızır Efendi’nin (Rahmetullâhi Aleyh) tefekkür ufku çocuk yaşlarda dahi son derece yüksekti. Annesinin kendisini yıkamak için hazırladığı suya dokunduğunda, “Anneciğim cehennem de böyle sıcak mı olacak?” şeklindeki suali, onun gelecekteki fikrî derinliğine de bir işaretti. Tertip ve düzen konusundaki hassasiyeti kendisini, okul hayatında da başarıya götürdü. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Rize’de başarıyla tamamladıktan sonra tıp fakültesinden mezun bir doktor olabilmesi için ailesi tarafından İstanbul’a gönderildi. O dönem fakültelerin merkezi sınav sistemiyle değil de, kendi sınavlarıyla öğrenci kaydettikleri dönemdi ve Hızır Efendi (Rahmetullâhi Aleyh) bindiği otobüsün arızalanması sebebiyle tıp fakültesinin imtihanına katılamadığından edebiyat fakültesine yönelip ve bu fakültenin Arapça-Farsça bölümüne kaydoldu.

Şehâdet mertebesi Kur’ân-ı Kerîm’e îmân eden mü’minlerin arzu ettiği bir mertebedir. “(Habîbim!) Sakın ha sen Allâh yolunda öldürülmüş olan kimseleri ölüler sanmayasın! Bilakis dirilerdir; Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.“[3] âyet-i kerîmesi bu arzunun temelini teşkil eder. Bu arzu alelâde bir arzu değil; “Andolsun ki; gerçekten siz ölmeyi, daha ona kavuşmanızdan önce kesinlikle arzulamıştınız. Şimdi ise hakikaten onu gördünüz ve hâl-i hazırda siz bakmaktasınız (peki bu durumda niye geri döndünüz, şehitlik isteğinizde sâdıksanız, peygamberinizle birlikte niye sebat etmediniz?)” âyet-i kerîmesinde vurgulandığı gibi, sadece dilde kalmayıp kalp-zihin bütünlüğünde içselleştirilirek samimiyetle istenmesi gereken bir mertebedir. Hızır Efendi (Rahmetullâhi Aleyh) şehâdeti hakîkî duygularla talep eden, gönülden isteyen biri idi. Bu noktadaki samimiyetini, hayatının, İsmailağa Camii’nde bulunduğu bir sırada yanına yaklaşarak kendisine defalarca ateş ederek geçici dünya hayatının yanı sıra ebedî âhiretini de berbat eden bir bedbahtın elinden şehâdetle neticelenmiş olmasıyla çok daha iyi anlıyoruz.

Yorumlar (0)
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 19 Nisan 2024
İmsak 04:26
Güneş 05:52
Öğle 12:43
İkindi 16:25
Akşam 19:24
Yatsı 20:44
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı