''Derbilerin favorisi olmaz'' sözü yıllardır böyle büyük maçlardan önce mutlaka en az birkaç spor programında dillendirilen bir klişedir. Hakikat tarafı da vardır bu sözün elbette. Taraflardan birinin maçın ağır favorisi olduğu durumlarda, zayıf gibi görünen tarafın da büyük bir takım olduğunu, hiç beklenmedik anlarda beklenmedik işler yapabilecek kalitede yıldızlara sahip olduğunu hatırlatmak için kullanılagelir bu ifade.
Ligin 8. haftasında oynanan Beşiktaş- Fenerbahçe maçı içinse bu ifadeyi kullanmayı gerektirecek bir durum söz konusu değildi. Çünkü gerçekten iki takımdan herhangi birinin diğerine karşı öyle spesifik şekilde üstün bir durumu yoktu.
Evet, belki Beşiktaş'ın arka arkaya yaşadığı Başakşehir ve İstanbulspor maçındaki kayıplar Valerien Ismael'in durumunu biraz daha tartışılır bir hâle getirmişti ama yine de rakibi Fenerbahçe'nin son haftalardaki yükselen formuna rağmen iki takım arasında öyle bariz bir fark bulunmuyordu.
İlk yarıda top Fenerbahçe'de kaldı
Valerien Ismael maça topu rakibine bırakarak başlamayı tercih ederken, kanatlardaki iki hızlı isim Muleka ve Redmond'ı, orta sahadan ince paslarla besleyecek Dele Alli ve Salih Uçan'ı da merkezde tercih etti. İlk yarı boyunca kaptığı toplarla savunma arkasına adam kaçırmaya çalışan Beşiktaş forvetleri, tam 6 kez ofsayta yakalandı. Hatta ofsaytla kesilen bu denemelerden birinde Weghorst, topu ağlara da gönderdi.
Beşiktaş'ın bu hemen fark edilen taktiğine rağmen Jorge Jesus, topa sahip olmaktan ve savunmasını önde kurmaktan vazgeçmeyerek kendi oyun planında devam etti.
İlk yarıda tempo zaman zaman yükselse de yıllardır alışageldiğimiz bol pozisyonlu, bol gollü Beşiktaş-Fenerbahçe maçlarına nispeten oldukça son derece kısır bir ilk yarı seyrettik.
Beşiktaş son dakikalarda gol için çok zorladı
İlk yarıda topu rakibine bırakmayı tercih eden Beşiktaş, ikinci yarıda karşılaşmanın ev sahibi olduğunu hatırlayıp biraz daha üretken bir oyun ortaya koymak için çabaladı. Fakat tıpkı ilk yarıda olduğu gibi maçın temposu yine beklenen seviyeye ulaşmadığı için seyir zevki olarak istediğimiz bir oyun ortaya çıkmadı.
Dakikalar ilerledikçe çok normal olarak her 2 taraf da garantici olmayı tercih etti. Henüz ligin 8. haftasında herkesin şampiyonluk yarışının içinde olduğu bir denklemde, her iki teknik adam da dengeleri bozacak bir risk alma zorunluluğu hissetmedi.
Taraftarın da tezahüratları arasında Ghezzal'ın oyuna girmesi Beşiktaş'ta maçın son dakikalarında bir kıpırdanmaya sebep oldu. Rosier'in de Ghezzal'e destek vermesiyle beraber Beşiktaş son 10 dakikada golle sonuçlanabilecek pozisyonlar buldu.
Weghorst'un 2 kafa vuruşundan biri az farkla auta giderken diğeri de direkten döndü ve maç başladığı gibi sona erdi.
Bu skorun kimseyi üzmediğini belirtmek lazım. Sonuçta Ismael için mağlubiyet yolun sonu demek olabilirdi. Fenerbahçe cephesi için de Beşiktaş deplasmanından alınan 1 puan üzülecek bir şey değil.