Saadet Partisi'nden 15 Temmuz çıkışı: Yanlışlıklar devam ettiriliyor

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sabri Tekir, "15 Temmuz, topyekün bir milletin direnişidir. Tek bir partinin başarısıymış gibi göstermeye yönelik söylemlerden de artık vazgeçilmelidir." dedi.

SİYASET 14.07.2021, 13:50
11
Saadet Partisi'nden 15 Temmuz çıkışı: Yanlışlıklar devam ettiriliyor
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sabri Tekir, partisinin genel merkezdeki haftalık basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu. 
Konuşmasına, İslam âleminin Kurban Bayramı’nı kutlayarak başlayan Sabri Tekir, “Gönül isterdi ki milletimiz bayrama müjdeli haberlerle erişsin, emeklilerimiz, memurlarımız, işçilerimiz gönül rahatlığıyla bayram alışverişi yapabilecek imkânlara kavuşsun. Maalesef, bu bayramda da insanımızın yüzünü güldürecek, evlerdeki neşeyi yeniden kazandıracak güzel haberler yine verilmedi. İktidara buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; hiçbir şey için geç değildir. Gelin, bayrama sayılı günler kala insanımıza nefes aldıracak haberleri verin, bayramı her anlamda bayram yapacak adımları atın.” ifadelerini kullandı.
Bitlis’te Dere Üstü Islah Projesi ile mağdur olan esnafın sorunlarına değinen Saadet Partili Tekir, “Dün Genel Merkezimizde Bitlis'ten gelen esnaflarımızın sıkıntılarını kendilerinden dinledik. Dere Üstü Islah Projesi adı verilen bu girişim, esnafımızı mağdur etmiştir. Tarihi dokuya zarar veren bu proje ile birlikte asırlık camilerin dahi yıkılması gündeme gelmiş, son anda vazgeçildiği söylenmektedir. Daha 5 yıl önce ruhsat verilen iş yerleri, bugünlerde çürük bina ilan edilerek, esnafımız haksız bir şekilde iş yerlerini boşaltmaya zorlanıyor. Zaten uzun yıllardır sıkıntılar yaşayan Bitlis esnafı, bu projeyle birlikte adeta yok edilecek. Kendileri bu proje gerçekleşirse artık Bitlis'i terk etmek zorunda kalacaklarını ifade ediyor. Belediye Başkanı'nın dahi benim haberim yok"dediği, Bitlis'in tarihi dokusuna zarar verecek, onlarca esnafımızı mağdur edecek bu proje yeniden gözden geçirilmelidir. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, yetkililerin yanlış bilgilendirilmiş olabileceği kanaatindeyiz, en azından böyle düşünmek istiyoruz, kendilerini buradan uyarıyoruz. Bitlisli esnafımıza kulak versinler ve bu projeyi yeniden gözden geçirsinler.” dedi.
Sabri Tekir’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Yarın 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin yıl dönümü. Sözlerimin hemen başında bu menfur girişime büyük bir cesaret ve kararlılıkla karşı koyan aziz milletimize şükranlarımızı sunuyor, tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Cenab-ı Allah, ülkemize ve milletimize bir daha 15 Temmuz'lar yaşatmasın. Bundan önce defalarca kez söyledik; bugün bu vesileyle bir kez daha ifade ediyoruz. Darbeye teşebbüs eden, cunta hareketinin içinde yer alan, milletine kurşun sıkan kim varsa en ağır şekilde hesap sorulmalı ve en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak kurunun yanında yaş, suçlunun yanında masumun canı da asla yanmamalıdır. Şu 5 yıllık süreçte çok can yandı bunlar da artık bir an evvel telafi edilmeli; 15 Temmuz ve sonrası sürecin yaraları hızla sarılmalıdır. Ayrıca 15 Temmuz, topyekün bir milletin direnişidir. Tek bir partinin başarısıymış gibi göstermeye yönelik çaba ve söylemlerden de artık vazgeçilmelidir.
Kimse, 15 Temmuz'u siyasi çıkarları uğruna kullanmaya kalkışmamalıdır. Ve bilinmelidir ki; 15 Temmuz’u gerçek manada anlamak sloganlarla ve gösterişli kutlamalarla değil 15 Temmuz’dan ders çıkarmakla mümkün olacaktır. Adaletten uzaklaşmanın, "ya bizden taraf olursun ya da bedelini ödersin" anlayışının, günü birlik çıkarlar için devletin tüm ayarlarını bozmanın bedelinin ne kadar ağır olduğunu 15 Temmuz'da yaşadık.
İktidarda kalabilmek için kurulan yanlış ittifakların ve bu yanlış ittifakların devam edebilmesi uğruna kurulan yanlış ilişkilerin ülkemize ne kadar pahalıya mâl olduğunu 15 Temmuz'da gördük. Suçlu-masum ayırt etmeden, kendisine en ufak itirazda bulunan herkesi peşinen hain-suçlu ilan etmenin, atamalarda, işe alımlarda ehliyet ve liyakat yerine siyasal sadakati gözetmenin hangi sonuçlara sebep olabileceğini 15 Temmuz'da hep birlikte yaşayarak gördük. Bunca tecrübe ortadayken, 15 Temmuz öncesinin yanlışlıklarının 15 Temmuz'dan sonraki süreçte de devam ettiriliyor olmasının, gelecekte milletimize ve ülkemize çok daha ağır bedeller ödeteceği unutulmamalıdır. Şair İsmet Özel'in ifadesiyle eğer şimdiye kadar başımıza gelenler bize bir şey öğretmediyse, bundan sonra bildiklerimiz hiç işe yaramayacaktır.”
15 Temmuz, yeni bir başlangıç için önemli bir fırsattı fakat bu fırsat ne yazık ki iktidar tarafından güzel ve doğru değerlendirilmedi. Doğası gereği kısa süreli olması gereken olağanüstülük halinin kalıcı bir düzene dönüştürülmesi, demokratik düzeni ve sistemi tahrip edecek, adalete olan güveni sarsacak pek çok söylem, politika ve ilişkinin güçlenmesine yol açtı.  Beka ve güvenlik endişesinin beslediği psikolojiyle toplumun, geçici bir süre için kabullendiği bu siyasi iklimin, iktidar tarafından kalıcı hale getirilme teşebbüsüne insanımız artık razı değildir. 15 Temmuz'dan bugüne on binlerce insan hakkında işlem yapıldı, binlerce insan gözaltına alındı ve tutuklandı, yüzlerce kurum kapatıldı ve yine 150 bin civarında insanın işine son verildi. Ve bu süreçte görüldü ki adaletsizliğin borsaları kurulmuş. Parası olan, bir yerlerden torpil bulanlar paçayı kurtarırken; mağdur ve gariban vatandaşlar haksız yere cezaevine atıldı ve ekmeğinden edildi. 15 Temmuz sonrası yaşanan süreçte mağdur olanların sesi artık arş'ı alâya yükseldi. Bu insanlar daha ne kadar duymazdan ve görmezden gelinecek?
Bu insanlar, bu ülkenin vatandaşları değil mi? Onlarca kişi bu süreçte intihar etti, yine onlarcası cezaevinde hayatını kaybetti. Hiçbir suçu olmayan askeri öğrenciler yıllardır cezaevinde. Hayatını kaybettikten sonra görevine iade edilenler oldu, yıllarca cezaevinde yattıktan sonra pardon denilenler oldu. Ve hâlâ beraat ettiği halde, görevine iade edilmeyen binlerce insan var. Bu nasıl mantık? İnsanın aklı almıyor, vicdanlara sığmıyor. Kaşının üstünde göz var denilerek hakkında işlem yapılan insanlara, bu yetmezmiş gibi bir de OHAL Komisyonu ve kurum kanaati gibi absürt yöntemlerle ben seni işe almıyorum, çünkü canım böyle istiyor deniliyor adeta. Buradan açıkça ifade ediyoruz; artık yeter. Bu duruma bir son verilmeli, herkes suçlu, herkes hain, bir tek biz tertemiziz anlayışı son bulmalı, zayıflara, güçsüzlere, arkası olmayanlara her türlü zulmü reva gören bu düzen değişmelidir. Özgürlüğünden, işinden, ekmeğinden, hayatından edilen insanların mağduriyetleri bir an evvel giderilmelidir.
Bildiğiniz gibi, Kıbrıs Barış Harekâtı 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilmişti. 1974 yılına gelene kadar Kıbrıs’ta soydaşlarımıza karşı en acımasız katliamlar yapılıyordu. Daha önceki iktidarlar hep;  “Amerika ne der”, “Avrupa ne der”, “Birleşmiş Milletler ne der” diye düşünmekten hiçbir adım atamadı. Tam üç defa Kıbrıs’a çıkartma yapmaya niyet ettiler. Fakat Amerika’dan gelen bir mektupla askerimizi geri döndürdüler. Peki, MSP gelince, Milli Görüş iş başına gelince ne oldu?
Bana ne Amerika’dan, bana ne Avrupa’dan, bana ne Birleşmiş Milletler’den dendi ve Kıbrıs’taki soydaşlarımızın yardımına koşuldu. Milli Görüş, akan kanı durdurdu, feryatları dindirdi; Ada'yı barış ve huzura kavuşturdu. Eğer bugün Mavi Vatan'dan bahsedebiliyorsak; işte bu kararlı ve dirayetli duruş sayesindedir. Bugün iktidarda bulunanlara düşen sorumluluk da; işte bu şahsiyetli duruşu devam ettirebilmektir.
Bir kez daha söylüyoruz; Türkiye’nin, "Kıbrıs sorunu" diye bir sorunu yoktur. Var olan sorunlar, 1974 Barış Harekâtı ile birlikte sona ermiştir. Türkiye, Kıbrıs’tan asker çekmek bir yana tam tersine askeri varlığını daha da güçlendirmelidir. Ada’daki huzur ve barış ortamının devam ettirilmesi, Kıbrıs'taki kardeşlerimizin can güvenliği için bunu yapmak zorundadır.
Hükümeti uyarıyoruz. Kıbrıs, bu milletin milli davasıdır. Aziz milletimiz, 20 Temmuz 1974’te 550 şehit vererek bir destan yazmıştır. Kıbrıs konusunda verilecek her taviz, atılacak her geri adım bu şehitlerin kemiklerini sızlatır. Bunun hesabını da vebalini de kimse ödeyemez. Bu düşüncelerle harekatta emeği geçen başta Erbakan Hocamız olmak üzere, dönemin başbakanı Bülent Ecevit'i, kararlı siyasileri ve Silahlı Kuvvetlerimizin kahraman mensuplarını rahmet ve minnetle anıyor, şehit ve gazilerimizin aziz hatıralarını hürmetle yâd ediyoruz.
İşte Saadet Partimiz de bu tarihi olaya atfen 20 Temmuz günü kurulmuştur. Bu yıl 20. yaşını kutlayacaktır. 1971 yılında MNP’yi kapatanlar bizi yok edeceklerini sanmışlardı. Fakat biz, MSP ile daha da büyüdük. MSP’yi kapatanlar üzerimize beton dökeceklerini sanmışlardı. Fakat biz, Refah Partisi ile daha da büyüdük. 28 şubat sürecinde Refah’ı ve Fazilet’i kapatanlar, bizi tarih sahnesinden sileceklerini sandılar ama yine yanıldılar, bugün yine yanılıyorlar ve böyle zannedenler yine yanılacaklar. Allah'ın izni ve milletimizin desteğiyle Saadet Partisi dönemi, Milli Görüş’ün en büyük zaferlerinin, en büyük başarılarının ve en büyük hizmetlerinin yaşandığı dönem olacaktır. 
Biz hiçbir zaman rüzgâra göre yön değiştirmedik; ilkelerimizden, ölçülerimizden taviz vermedik. Kınayanların kınamasına aldırmadan doğru bildiklerimizi söylemekten hiç çekinmedik. Hangi şart altında olursa olsun, “Yaşanabilir Türkiye”, "Yeniden Büyük Türkiye" ve Yeni bir Dünya" sevdamızdan asla ama asla vazgeçmedik. Elhamdülillah ilk günkü kararlılığımızla, ilk günkü azim ve heyecanımızla hedeflerimize yürüyoruz. Yürümeye de devam edeceğiz.
Önümüze konan engeller bizi yıldırmak bir yana daha da güçlendirecektir. Bu duygularla milletimizin 20 Temmuz Bayramı'nı kutluyor; kuruluşundan bugüne kadar emeği geçen fakat bugün aramızda olmayanları rahmetle anıyor; bugüne kadar ortaya koydukları üstün gayret ve fedakarlık nedeniyle tüm teşkilat mensuplarımıza teşekkür ediyoruz.”

Yorumlar (0)
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 19 Nisan 2024
İmsak 04:26
Güneş 05:52
Öğle 12:43
İkindi 16:25
Akşam 19:24
Yatsı 20:44
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı