Faik Öztrak: İhracatçının dövizlerine hükümet göz koydu

CHP Sözcüsü Faik Öztrak başkanlığındaki CHP Ekonomi Masası Uşak'ta toplandı. Öztrak, "Paramız pul oldu, ihracatçının dövizlerine hükümet göz koydu." dedi.

SİYASET 11.11.2022, 17:15 11.11.2022, 17:54
5
Faik Öztrak: İhracatçının dövizlerine hükümet göz koydu

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Eskiden özgürlükler, kurumlar, kurallar, hak, hukuk, adalet, bunlar hep ikinci plandaydı. Yeni stratejide özgürlükler, kurumlar ve kurallar, sistemin ana yapıtaşları. Eğer gerçekten ekonominin büyümesini istiyorsanız, yatırım olmasını istiyorsanız bunları sağlamak zorundasınız. Kamu, doğrudan veya özel sektörü teşvik ederek sermaye birikimini artırmaya çalışıyordu eskiden. Şimdi verimlilik, yenilikçilik, ayırt edici faktör; kamu ve özel sektör uyumu ve iş birliği kritik önemde. Bütün dünyada, kamu ile özel kesim arasında yeni bir diyalog biçiminden bahsediliyor. Devlet olarak şunu kabul etmek zorundayız; şu anda özel kesimin birikimi devlette çalışanlardan fazla. Bu birikimi politika yapma sürecinin içine taşıyabilmemiz lazım. Onun için biz Altılı Masa olarak, Strateji ve Planlama Teşkilatı üzerinde durduk. Bu, kamu ve özel kesimi bir araya getiren, ortak planlama üretmeye çalışan, eski planlama teşkilatından çok farklı bir teşkilat olacak.” dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak başkanlığındaki CHP Ekonomi Masası, iş dünyası ile temalarda bulunmak için bugün Uşak’a geldi. Uşak’taki Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen STK’lar ve İş Dünyası Toplantısı’nda konuşan Öztrak, şunları söyledi:
“İşler ekonomide iyi gitmiyor, ciddi sorunlarımız var. İki sıkıntımız var, bunlardan bir tanesi ekonomik kriz. Bugün enflasyonda dünya beşincisiyiz, tüketici fiyatlarında. Üretici fiyatlarında birincisiyiz. Büyüme modelimiz tıkanmış vaziyette. Dış dengemiz hızla bozuluyor. Döviz rezervlerimiz eriyor. Büyüme herkesi kucaklamıyor, herkese adil bir biçimde yansımıyor. Devlet yönetiminde de ciddi sıkıntılarımız var. Tek kişilik bir rejim, 2018’den bu yana fiilen hayata geçti. Bugün baktığınız zaman ülke, kuralla değil kralla yönetiliyor. Kurumsal kapasitemizde ciddi bir çöküş var.
Diğer tarafta da ülkenin önünde çok ciddi fırsatlar var ve maalesef bu fırsatları kaçırma riskiyle karşı karşıyayız. 2018 yılında ilk defa Londra’da, Erdoğan çıktı dedi ki ‘Faiz sebep, enflasyon netice’. O tarihten 2021’in sonuna kadar yaklaşık 128 milyar dolar döviz rezervimiz satıldı. Üç Hazine ve Maliye Bakanı, dört Merkez Bankası Başkanı, beş TÜİK Başkanı gördük. Paramız pul oldu, ihracatçının dövizlerine hükümet göz koydu. Döviz ve kredi kullanımı karneye bağlandı. Merkez Bankası’nın döviz kasası, dost ülkelerden alınan borçlara muhtaç hale geldi. Piyasa gitti, onun yerine kumanda ekonomisi geldi. Para ve döviz piyasalarına dair mevzuatta yıl başından bu yana 56 tane değişiklik olmuş.
Kur korumalı mevduat için Hazine’den bankalara, dün ilgili bakan açıkladı, 91,5 milyar Türk lirası faiz farkı ödemişler. Bir o kadar da Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ndan ödenen para var. Yani 180 milyar Türk lirası. Buna karşılık aynı dönemde tarıma verilen destekler, sadece 30 milyar Türk lirası. Esnafa verilenler, 30 milyarın da üçte biri. Döviz hesabı olana artık kredi verilmiyor, olmayan da gittiğinde kredi bulamıyor. Bankalara, ‘Döviz işlemlerini mesai saatlerine çekin, onun dışında işlem yapmayın’ diye yazı yazıyor Merkez Bankası. Mesai saatinden sonra da borsaya Merkez Bankası’nın arka kapısından verilen paralarla kamu bankaları giriyor, manipülasyon yapıyor. Sabah uyanıyoruz dolar 18 lira 50 kuruş, akşam yatıyoruz dolar 18 lira 60 kuruş. Her gün bu dalgalanma oluyor. Buradan kim kazanıyor, ne yapıyor belli değil.
Son yurt dışı seyahatlerimizde gördük, gerçekten bir ülkede araştırmanın, geliştirmenin yatırıma dönüşmesinin en önemli aracı olan borsa, bizde ciddi manipülatif eylemlerle karşı karşıya kaldı. İnsanlar borsada dolandırıldı. Son 20 yılda bu ülkede 18 tane mali af çıkmış. Türkiye, adeta bu aflar sonucunda dünyanın en büyük kara para aklama makinası haline gelmiş. ‘Getir parayı dışarından, bir kere bankaya sok, akla, ondan sonra ne yaparsan’; böyle bir sistem işliyor. Bizim de üyesi olduğumuz Mali Eylem Görev Gücü diye bir kuruluş var, dünyada terörizmin finansmanı ve para aklamanın önlenmesi ile ilgili kriterleri belirliyor. Kriterleri belirleyen ülkelerden bir tanesi de biziz. Kriterleri belirleyip de ‘Yüksek Gözetim Altındaki Ülkeler’ listesinde olan biziz, biz gri listedeyiz. İngiltere falan yok gri listede. Gri listede bulunan ülkeler; Burkina Faso, Güney Sudan, Suriye, Uganda gibi ülkeler. Bunların arasında bizim ne işimiz var?
Türkiye’de artık alışveriş merkezleri, lüks siteler, sahil kentleri, metropoller, uluslararası mafyanın vuruşma alanı oldu. 2020 yılında Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor; ‘Bunun rengi nedir, dini nedir diye sormadık, çünkü para paradır’. Aslında 2011’den itibaren Türkiye’de bir hikaye yaşadık. 2010 yılına baktığınız zaman, net hata noksan 0 etrafında dalgalanıyor ama 2011 yılından itibaren sürekli bu para yukarı doğru gidiyor; kaynağı bilinmeyen para, kara para büyük kısmı. 2011 yılı hangi yıl diye sizlere hatırlatmak isterim; Rıza Zarraf’ın faaliyete geçtiği yıl. Ondan sonra biz, bir türlü bu net hata noksanı sıfırlayamamışız.
Bazen insanlar diyorlar ki ‘Karıştırmayın şu işleri. Bak, parayı buluyorlar, geliyor. Ne diye bunla uğraşıyorsunuz?’ Bununla uğraşıyoruz; çünkü bu, iyi parayı kovuyor, sonunda sıkıntıya giriyoruz. İlk 8 ayda ülkeye gelen kaynağı bilinen finansman, geçen yıl 26,8 milyar dolarmış, bu yıl 14,3 milyar dolara düşmüş. Buna karşılık aynı dönemde ülkeye gelen kaynağı belirsiz finansman, aynı dönemde 13 milyar dolarmış, 28 milyar dolara çıkmış. Sonuç; ülkemizin, ‘üretken para’ dediğimiz doğrudan dünyadaki küresel yatırım havuzundan aldığı pay, 15 yılda yüzde 1,4’ten binde 7’ye düşmüş. Biz, bizim işimize yarayacak paraya ulaşamıyoruz.
Kaynağı belirsiz paradaki artışla birlikte çok ciddi sosyal maliyetlerle de karşı karşıya kalıyoruz. İstanbul, kullanılan çeşitli uyuşturucular itibariyle dünyada en fazla uyuşturucu kullanılan ikinci metropol. Türkiye’nin başka şehirleri de var, bu araştırmada ön sıralarda yer alan. Bu biçimdeki bir finansman, ülkenin sosyal yapısını tahrip ediyor. Türkiye’de iş yapmayı zorlaştırıyor. Gri listede olmak, sizlerin dışarında daha rahat para bulmanızı zorlaştırdığı gibi sizlerin dışarıda iş kurmanızı da daha zorlaştırıyor. İngiltere’de iş adamlarını dinledik, dediler ki ‘Gri listede olduğunuz için Türkiye’den bizim finansmanımızla ilgili bizim şirketlerimizden gönderdiğimiz paralar, eğer Türkiye’deki iş yapan yabancı bir banka aracılığıyla olmuyorsa çok ciddi araştırılıyor, vakit kaybediyoruz’ diyorlar. Türkiye’nin gayri safi yurt içi hasılası bir dönem 900 milyar dolarla çıkmıştı, şimdi 800’ün biraz altında biraz üstünde dalgalanıp duruyoruz. 2 trilyon dolar hedefimiz vardı. Büyümenin çok ciddi, süreklilik bakımından yarattığı bir sorun, gelir dağılımı doğru düzgün değil, sürekli bozuluyor. Orta direk dediğimiz kesim giderek yok oluyor.
Türkiye’deki çeşitli enflasyon göstergelerine baktığınız zaman, resmi enflasyonun tüketici fiyatını açıklanmıyor. Ne diyorlardı; ‘Türkiye Modeli’. Devalüasyon yaptılar, para pul oldu. Cari açık düşecekti; cari açık düşmüyor, sürekli artıyor. Evet, sorunlarımız var ama sorunlarımıza rağmen çok büyük de avantajlarımız var. Ülkemiz, 4,5 saatlik uçuş mesafesinde 58 ülkeye, 1,5 milyar nüfusa, 22 trilyonluk dolara erişebiliyor. Bu, bugünün şartlarında büyük bir avantaj. Şu anda en şanslı ülkelerden bir tanesi, dünyanın en zengin ve en kalabalık pazarlarına yakınlığı bakımından. Dünyanın belli başlı üretim üslerinden biri olma imkanı Türkiye’nin önünde duruyor.
Son 1-2 yılda yabancılar, sürekli organize sanayi bölgelerinde yer sormaya başladılar. Ama bir türlü başlamıyorlar. Konuşuyoruz; ‘Niye başlamıyorsunuz?’ ‘Bir değişiklik olmasını bekliyoruz. Güvenmiyoruz’ diyorlar. Eğer siz bir ülkede insanların mallarına hükümetin kararıyla el koyarsanız o ülkede yatırım yapmak riskli hale gelir yabancılar için. Şimdi bekliyorlar ama çok da istekliler Türkiye’ye gelmeye. Türkiye, genç nüfusu olan bir ülke. Yaşlanıyoruz ama hâlâ genç. Dünyadaki yeni gelişmeleri doğru okuyabilirsek, elimizdeki fırsatları değerlendirebilirsek Türkiye, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında çok büyük bir sıçrama yapabilir.
Refah seviyesinde hızla Avrupa Birliği’ne yakınlaşırız. AB’nin ve bölgenin en büyük tedarik üssü olabiliriz. Refah ve demokrasiyle küresel mutluluk endeksinde hızla yükselebiliriz. Neden yeni bir stratejiye ihtiyacımız var? ‘Sanayi Devrimi 4.0’a doğru gidiliyor ama ortaya ne çıkacak hâlâ belli değil. Küresel sistemde değerler ve ilkeler temelinde yeni bir ayrışma başladı. ABD’nin Hazine Bakanı, artık serbest ama güvenli ticaret, dostları ve müttefikleri kayıran ticaretten bahsediyor. Bu demektir ki Türkiye için önemli bir avantajdır ama iyi kullanmamız lazım. ABD dahi sanayi politikası izlemeye başladı. Sanayi Devrimi 1’i biz kaçırdık, enerjisi kömürdü iletişimi matbaaydı. Sanayi Devrimi 2’yi de kaçırdık, onun da enerjisi petroldü, iletişimi televizyon ve radyoydu. Sanayi Devrimi 3’ü de ıskaladık, onun da enerjisi yenilenebilir enerjiydi, iletişimi de internetti. Şimdi Sanayi Devrimi 4 geliyor. Onun enerjisi işlenmiş veri ve iletişimi, gerçek ve sanal dünyayı birleştiren teknolojiler.
Bunları, son yurt dışına yaptığımız gezilerle inceleme fırsatı bulduk, teknoloji kulübüne gittik. İnsanlar, büyük iş adamları ne tartışıyor diye baktık. Yaratıcı endüstriler dedikleri şeyleri üreterek bölgesel gelişmişlik farklarını nasıl gidereceklerini tartışıyorlar. Karanlık fabrikalar… Çalışan yok fabrikada, tamamen robot… Evden tüketici ısmarlıyor, fabrika üretiyor. Üretimde simülasyon, yatay ve dikey sistem entegrasyonu, nesnelerin interneti, siber güvenlik, bulut teknolojiler, 3D printer ile üretim, artırılmış gerçeklik… Günümüzdeki dönemin şeyleri bunlar ama biz bunları tartışmıyoruz.

Yorumlar (0)
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 16 Nisan 2024
İmsak 04:31
Güneş 05:56
Öğle 12:43
İkindi 16:24
Akşam 19:21
Yatsı 20:41
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı