07.06.2021, 13:11 16

ANKARA'DA KARAKOÇLU VAKİTLER

Bugün 7 Haziran 2021,

Abdurrahim ağabeyin vefatının dokuzuncu senesi. 

Dokuz sene evvel Ankara Kocatepe Camisinde son görevimizi yerine getirmiştik Türk edebiyatının büyük ustasına.

Eskilere gitmek istedim bugün. O büyük ustayla tanıştığım zamanlara...

19.07.1995

Acemisi olduğum Ankara’nın, adını bilmediğim caddelerinde Gündüz Gazetesi’nin yerini arıyorum. Temmuz sıcağında gündüz gözüne telaşlı adımlarla dolanıyorum Ankara’nın caddelerinde.Uzun süren arayışların ardından önce Kolej semtini buluyorum. Ardından,“Gündüz Gazetesi” yazılı tabelaya nişan alıyor gözlerim;

Ziya Gökalp Caddesi, Numara : 45/7 adresini bulunca geçiyor yorgunluğum.

Elimde yontulmamış şiirlerimle birlikte ikişer ikişer tırmanıyorum merdivenleri. Birçok şiirini ezberlediğim, yontulmamış şiirlerimin ilham kaynağı Karakoç üstadın odasına yaklaşınca artıyor heyecanım. Türkiye’nin yaşayan en büyük halk şairiyle kısa süreli de olsa muhabbet etmek, toy bir şair için bulunmaz fırsat. Derken derse geç kalmış ürkek bir öğrenci edasıyla çalıyorum odasının yarı açık kapısını üstadın.

Ve başlıyor muhabbet ikram ettiği tavşankanı çay ile birlikte. Sonra bir sigara yakıyor, usul gereği bana da ikram ediyor masasının üzerine bıraktığı tekel-2000 paketinden. Ben, cebimdeki Maltepe’ye uzatınca elimi, başlıyor konuşmaya;

- Ah yiğidim, bu meretin nikotini daha az diyor doktorlar, o yüzden bunu içiyorum. Hem yaşlandık gayrı… Derken neler hissettiğini anlıyorum üstadın.

Kısa süreli muhabbetin ardından çay, sigara ve şiir faslı da bitince vedalaşıp ayrılıyorum üstadın yanından.

Mütevazı duruşu, bilge kişiliği ve sözünü eğmeden, bükmeden söyleyişi ile gönlümdeki yerini pekiştiriyor.

Ayrıldıktan sonra kendi kendime söyleniyorum;  Model arıyorsan işte sana model.

 Eğilmeyen, bükülmeyen, cıvıklıktan ve sunilikten nefret eden, söyleyeceğini kimseden korkmadan söyleyebilen, Serdengeçti gibi gözü kara…

Üstada olan hayranlık ve saygınlığıma bir başka örnek de yine Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda gerçekleşiyor.

Yıl; 1997, Mevsim; İlkbahar.

Tandoğan meydanında miting var. Kalabalığın arasında ben Karakoç üstadı arıyorum. Protokolü didik didik tarıyor, bulamıyorum. Fakat burada olması lazım.

 Derken yanımdaki arkadaş(Ertan Bozkır) protokole oldukça uzak bir yerde, sırtını yıkık duvara yaslamış güneşlenen bir adamı işaret ediyor. Gazetede gördüğü vesikalık resminden hareketle Karakoç’a benzettiği adama doğru yöneliyoruz birlikte.

 Evet, meydanı dolduran kalabalığın uzağında oturan ve yanındakilerle sohbet eden bu adam Abdurrahim Karakoç’tan başkası değil.

Kravatsız giydiği ceketi sağa doğru eğik. Sağ cebine doldurduğu gazetelerin ağırlığından bir tarafı sarkık ceketinin. Hiç bir şey umurunda değil.

Gösterişten, riyadan hoşlanmayan üstadın; “Halk şairinin halkla beraber olması lazım. O yüzden buradayım, hem ben protokolü hazzetmem.” Ve ; “ Gölgede duranın gölgesi olmaz.” Sözleri hala kulaklarımda yankılanır.

Yorumlar (0)
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 19 Mart 2024
İmsak 05:17
Güneş 06:37
Öğle 12:51
İkindi 16:16
Akşam 18:56
Yatsı 20:11
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı