Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 27 dersi kapsayan, Türkiye Yüz Yılı Maarif Modeli olarak kamuoyuyla paylaşılan yeni müfredat taslağının değerlendirilmesi için eğitim paydaşlarına tanınan sürenin dolmasının ardından paydaşlar tek tek görüşlerini paylaşırken, Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) Genel Merkezi de bir açıklama yayımladı. Başta paydaşlara verilen bir haftalık sürenin yeterli olmadığının altı çizilirken, sorunlara ilişkin öneriler sıralandı. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 27 dersi kapsayan, Türkiye Yüz Yılı Maarif Modeli olarak kamuoyuyla paylaştı. Yeni müfredat modeline ilişkin değerlendirmeler sürerken yetkililere verilen bir haftalık sürede doldu. Sürenin dolmasının ardından Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) Genel Merkezi de bir açıklama yayımladı. Açıklamada yeni müfredat taslağının eksiklerine dikkat çekildi.

ÖĞ-DER tarafından yapılan açıklamada, yeni müfredatın 27 dersi kapsadığı belirtilirken, bu yeni müfredata ilişkin paydaşlara tanınan bir haftalık sürenin yetersizliğine dikkat çekilerek, “MEB’in üzerinde yıllarca çalıştığı ifade edilen yeni müfredat taslağının artı ve eksi yönleriyle değerlendirilebilmesi için en az bir aylık bir süre tanınabilirdi, bu olmadı. Taslakta, 21’inci yüzyıl yeterlilikleri sıkça kullanılıyor. Nedir bu yeterlilikler, bu yeterlilikler kime göre düşünülmüş? Amerika'ya göre mi? AB'ye göre mi yoksa kendi kadim değerlerimize göre mi belli değil. Kendi inanç, ahlak ve kültürümüzü yansıtmayan, UNICEF’in gölgesinde ve AB eğitim müktesebatına göre dizayn edilen bir müfredat ne kadar millî olabilir?” denildi.

Taslağın Mayıs ayında hazırlandığına dikkat çekilirken, bu yeni müfredata uygun hazırlıkların yeni döneme yetişip yetişmeyeceğinin merak edildiği belirtildi. Müfredatta yer alan bazı maddelere dikkat çekilen açıklamada, “Okul öncesi eğitimin davranış eğitimi olması nedeniyle değerlere geniş olarak yer verilmesi programı daha da güçlü kılmış. Öğrencileri iyi insan olarak geliştirmeyi amaç edinen bir program olmuş. Ancak okul öncesi eğitimde dijital ve finansal okuryazarlık kavramlarında belirtilen kazanımlar soyut kavram olmaları nedeniyle çıkartılması ya da daha somut hale getirilmesi gerekmektedir. Okul öncesinde çocukların teknolojiden uzak, yaparak, yaşayarak, hissederek, gerçek yaşantılarla duyusal eğitimlerden yararlanmasının tercih edilmesine ağırlık verilmelidir. Ayrıca farklı okullardaki, farklı avantaj ve dezavantajlar düşünüldüğünde bu programın uygulanmasında öğretmen ve öğrencilere fırsat eşitliği sağlanmasının da mümkün olması çok zor görünmektedir” ifadeleri kullanıldı.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi boyutuyla yapılan değerlendirmelere de yer verilen açıklamada, hak din ile batıl din arasında ki ayrımın vurgulanmasının gerekliliğinin altı çizilerek, “Rab, İlah, Rezzak olan Allah’ı bu sıfatlarıyla da anlatmak gereklidir. Gençlerin Yüce Allah’ı sadece her şeyi yoktan var eden bir varlık olarak bilmesi, onların deizme kaymasını kolaylaşıyor. Denetleyen ve hesap soran Allah inancı da müfredatta vurgulanmalıdır” diye belirtildi.