16.02.2022, 17:40 180

HER ŞEY VAR AMA AŞK YOK

     Hani bir yemek yaparsın da tuzu mu eksik, biberi mi ne? dersin ya bazen. Yani sana öyle gelir ya. Yemek istersin de bir türlü buna muvaffak olamazsın ya. İşte şu vakitlerde hayat tam da bu cümlenin tam ortasındaymış gibi. Yaşamıyoruz da yaşıyormuş gibi yapıyoruz sanki. Öylesine tatsız, tuzsuz bir yaşam sürüyoruz sanki uzun zamandır.

     Bilmem ne vakitten beri ne gün doğumlarını ne de gün batımlarını görür oldu şu gözlerimiz. Gecelerin rengi silik, öyle siyah gelmiyor artık bize. Günler geceye karıştı da renkleri iç içe oldu gibi. Ne hüzün ne sükûnet uğrar oldu semtimize. Duvarlarımızda akseden bir mum alevimiz kaç nesildir yok zaten. Şeyh Galipler, Bakiler, Nedimler, Akifler, Necip Fazıllar ve daha niceleri sanki buralara uğramamış gibi… Bir Erdem Beyazit ve Bir Sezai Karakoç daha dün buralardan geçmemiş gibi… Bir İbrahim Tenekeci, bir Hayatî İnanç, bir Dursun Ali Erzincanlı, bir İbrahim Sadri hâlâ içimizde ve içimize içimize seslenmiyormuş gibi… Fatih Duman “âyn, şîn, kâf” diyerek satır satır –yok, hayır- alev alev gönül hanemize aşkı taşımıyormuş gibi yaşıyoruz. Ve kimseler de dert yanmıyor sanki bu nasipsizliğimizden.

     Farkında değiliz. Penceremize vuran yağmur taneleri artık bize bir şeyler fısıldamıyor. Yabancı kaldık, el olduk yağmurun diline. Dallarda yeşerip yeşerip sararan yapraklar bir mesaj bırakmaz oldu gönül kutumuza. Zira onu okuyan, onu okumayı bilen ve hatta onu okumak isteyen çok azınlıkta kaldı. Bahar ve hazan sayfaları bomboş bir levhaymış gibi gelip geçiyor önümüzden / ömrümüzden. Biz de öylece bakıp duruyoruz sanki.

     Ezgiler, türküler ve kitaplar lügatimizde “mazi ” kelimesine tekabül eder oldu. Bir hatıra oldu ve hatıralarda kaldı, o kadar. Zira “hız çağındayız” diyor bazıları ve “şöyle durup etrafımıza, arkamıza bakamayız” diyor onların etba’ları. Biri de çıkıp demiyor ki “Yanılıyorsunuz! Farkında değilsiniz! Siz hız değil haz çağındasınız!” diye.

     İşte hangi yere gitsek, hangi yana baksak aynı tablo, aynı manzara. Hep bir uğraş, hep bir telaş ve belki de hep bir savaş… Peki, ne için? “Muvakkat, geçici bir haz” için. Bu hazzın adını sen koy arkadaşım. Gönlüm yoruldu söylemekten…

     “Büyüdük” diyor gazete sütunları ve haber bültenleri. Ben de buna pek anlam veremiyorum; hep yabancı kalıyorum buna nedense. Çünkü göremiyorum. Evet, göremiyorum asıl görmem gerekeni. Göremiyorum bir sabah vakti camilerde davete icabet edenleri. Göremiyorum şehirlerde birbirini kardeş görenleri. Göremiyorum mahallelerde hasbî muhabbet edenleri. Sokaklarda, çarşılarda birilerinin imdadına yetişenleri göremiyorum. Selamı yayanları, herkese selam verenleri göremiyorum. Bir Ömer’in parıltısını, bir Bilâl’in sedasını, bir Mus’ab’ın, bir Aişe’nin, bir Hatice’nin lem’asını göremiyorum. Gül (asm) gibi gönüllere gül derenleri; Gül( asm) gibi Aşk’ı dava edinenleri; Gül (asm) gibi gül dilli erenleri göremiyorum. Bunları göremeyince de pek hak veremiyorum yazılanlara. Aksine hicran yağmurları içinde “küçüldük” diyorum. Büyüdüğümüzü zannederken küçüldük. Evet büyüdük. Ama büyüyen biz değil gölgemizdi. Ya aslımız!

     İşte sözün tam burasında yani “küçüldük” dediğim sırada evvel vakitlerde okuduğum bir söz hatırıma düştü. Aklımda kaldığı kadarıyla o söz şöyleydi:

“Bir yerde küçük insanların gölgeleri büyüyorsa, orada güneş batıyor demektir.” Bu sözün şerhini sana bırakıyorum arkadaşım.

     Neyse bu hamur çok su götürür. Yazımıza bir-iki cümle ile hatime çekelim. Bir an için gazete sütunlarının baktığı pencereden bakalım hadiselere ve onlara bir nebze hak verip “büyüdük” diyelim. Evet, büyüdük. Evet şimdilerde imkânlarımız var; evet fırsatlarımız var; evet belki de gücümüz, iktidarımız var; evet teknolojik sahada belki de bir terakkimiz var ve belki de her şeyimiz var ama nedense hiçbirinin tadı yok gibi be arkadaşım. Hem de hiç tadı yok. Neden biliyor musun? Çünkü elimizde her şey var ama her şeyin ruhu olan aşk yok, aşk yok. Ve aşk yoksa aslında elimizde hiçbir şey yok…

     O yüzden en kısa zamanda ve hatta hemen şimdi her kurum ve alanda rakamsal ve istatiksel beyanları bir kenara bırakıp harfli manalara doğru yürümek zorundayız. Ve ilk adımlarımız şu üç harfe doğru olmalıdır: “Ayn, Şîn, Kaf.”

Yani, aşk…

Anımız, yarınımız ve sonumuz aşk olsun arkadaşım. Kal sağlıcakla…

Yorumlar (2)
Isimsiz 2 yıl önce
Yine gönlümüz konuşmuş. Allah razı olsun
Meryem Aslan 2 yıl önce
⚘⚘⚘⚘MaşâAllah
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 19 Nisan 2024
İmsak 04:26
Güneş 05:52
Öğle 12:43
İkindi 16:25
Akşam 19:24
Yatsı 20:44
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı