08.02.2020, 06:17 34

KAŞGARLI MAHMUD'UN DİYARINDA

İstanbulda gerçekleşen “Doğu Türkistan sempozyumunu” ve sonuş bildirisini yüreğimiz sızlayarak takip ettik. Tertip heyetini coşkuyla kutluyoruz.
Kaşgar, başkent Urumçi'ye çok uzak. Türkçenin ilk sözlüğünü yazan Müslüman Uygur ilim adamı. İlk nüshası Sahaflarda bulunmuştu. Üç ayrı baskısı yapıldı bugüne kadar. Milli kütüphanelerde okuyucu ve araştırmacıların hizmetine sunuldu. Türkistanın ilk İslam devleti burada kurulmuştu. Çoktan unuttuğumuz Gulca, Hotan, Yarkent, Turfan ve Kaşgarı yeniden hatırladık.
Türkistanı şairler, “Büyük ve müebbed bir ülke yani Turan!” olarak tarif ederler. Türkistan Avrupadan daha geniş ve kaynaklarıyla daha zengin bir ülkedir.
Kuzeyinde Sibirya stepleri, güneyinde Hindistan ve Keşmir, Batısında Hazar denizi, doğusunda Çin Seddi ile Mogolistanla sınırlıdır. Birinci dünya savaşından sonra sömürgeciler tarihten yüzleri hiç kızarmadan İslam dünyasını paylaştılar. Hele Bolşevik ihtilalini takiben Orta Asya ve Batı Türkistan Sovyet Rusyanın, Doğu Türkistan da Kızıl Çin ordularınca işgal edildi. Türkiye de Amerikanın payına düştü.
Milli tarihimizin en büyük kaybı Balkan bozgunudur. Osmanlı dağılmış, genç Türkiye Cumhuriyeti de İngilizler ve Fransızlar tarafından hudut çizgilerimizden içerde yönetim tarzı, vesayet altına giren dış siyasetimiz millete rağmen Hırıstıyanlarca dizayn edilmiştir. Yönünü Avrupaya dönen Türkiye, doğuya ve İslama sırt çevirmiş, Ancak İngilizin silahlandırıp Anadoluya saldığı Yunan ordusuna karşı Müslüman halk tarafından Milli Mücadele başlamış. Kendisi bitkin ve çaresiz günlerinde Doğu Türkistana veya başka bir İslam yopluluğuna nasıl yardıma koşabilirlerdi.
Doğu Türkistan Anadolunun nerdeyse üç misli genişlikte bir memleket.
Türkiye, Cumhuriyetin kuruluş sancıları içinde kıvranırken 1930 baharında Kaşgar merkezli ilk Doğu Türkistan İslam Devleti kuruluyor. Tam teşkilatlanmaya başlarken 1949 yılında Kızıl Ordu tarafından bütün Doğu Türkistan kanlı bir şekilde işgal ediliyor. Direnişçiler ve mücahitler çoluk-çocuk acımasızca meydanlarda kurşuna diziliyor.
Asimile etmek için büyük bir iç göç ile Türkistan nüfusu tersine dönüyor. Bölgede Çin nüfusu çoğalıyor.
Ayrıca Komünist rejimin doğası gereği her yıl direnişe kalkan on milyonlarca Çinli de infaz ediliyor.
Doığu Türkistana Sincan Özerk Uygur Bölgesi adı veriliyor.
Sincan, Çince sonradan kazanılan yurt demekmiş.
Ancak insan soyuna ve bitkilere kalıcı zararlar veren Nükleer denemeler Doğu Türkistanın Taklamakan çölünde yapılıyor. Kanserojen radyoaktif etki bölgenin taşına toprağına zarar veriyor.
Çin Doğu Türkistanı dünyaya kapatıyor. Daha doğrusu Kızıl Çin Mao-çe Tung ile kendini dünyaya kapatıyor. Günde bir avuç pirinç ve tek tip kıyafetle yetinen Çin Komünist Partisiyle ülke genelinde bir korku rejimi başlıyor. Tüm insani özgürlüklere düşman, Materyalist- seküler dayatmalara karşı çıkanlar şehir meydanlarında ve halka açık olarak topluca idam ediliyor. Gözaltına alınan Müslüman Uygur gençleri, kışın eksi on derecede havalandırmaya çıkarılıyor. Üzerlerine hortumlarla-borularla su püskürtülüyor. İliklerine kadar ıslanan gençler birkaç dakika içinde titreyerek soğuktan kaskatı kesiliyorlar. İkinci gün ana-babalarına haber gidiyor: Oğlunuaz öldü gelin alın diyorlar. Kızıl Çin cezaevleri günümüz Ebu Gureyb, Belene ve Guantanamo kamplarına “haşa!” rahmet okutuyor.
Bugün Kızıl Çin Dünya nüfusunun altıda birine sahip. Mevcut resmi ideolojinin nazarında ülkede en ucuz malzeme insan hayatıdır, insan emeğidir ve insan göz yaşıdır. Mao'nun Kırmızı Kitabında sıralanan ilkeler uygulanmaya devam etmektedir. Çine bugün de cezaevi işkenceleri, çalışma kampları ve toplu idamlar ülkenin her köşesinde yapılmaktadır. Hatta içerde yaşayan halkın dünyadan haberi olmasın diye internet polisi tarafından google, facebook,twitter ve internet sistemlerine kısıtlama getirilmektedir.
Şimdi Çin'in Kapitalist dünyaya açılması özgürleşme ve liberalleşme olarak algılanmak isteniyor. Ekonomide görülen liberal demokratikleşme basit bir propogandadan ibarettir.
Çinkü siyasal planda ve sosyal hayatta, yerel ve merkezi yönetimlerde zalim ve baskıcı uygulama fasılasız devam etmektedir. İnsan hakları ihlalleri, zorunlu kürtajla nüfus pilanlaması, din ve anadilde eğitimin yasaklanmasıyla asimilasyon girişimleri sürüyor.
Doğu Türkistan gibi Tibet ve Formoza da altmış yıldan beri işgal altındadır.
Çözüm: Bakanlık nezdinde Çin Halk Cumhuriyetiyle karşılıklı kültür anlaşmaları imzalanmalıdır. Kardeş şehirler oluşturulmalı ve sivil toplum örgütleri en az Gazze kadar Doğu Türkistana yönelmelidir. Diplomatik girişimler aralıksız sürmelidir. BM, AP, NATO, D-8, ve İslam Konferansı Örgütü “İKÖ” meclislerinde Müslüman Uygur kardeşlerimizin çiğnenen temel insan hakları ve Hürriyetleri konusu daima canlı ve sıcak tutulmalıdır.
En rasyonel olanı da Batıdan Çine yapıldığı gibi, Türkiyeden, yerli, Kaşgarlı Müslümanların güvenliğine zarar vermeden Doğu Türkistan şehirlerine haftalık Kültür gezileri ve Tur'lar düzenlenmelidir.
Bu teklifimizi en uygun zamanda gerçekleştirmek de boynumuza borç olsun!
Buyurun, Doğu Türkistana bir yolcu!
Yorumlar (0)
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 25 Nisan 2024
İmsak 04:16
Güneş 05:44
Öğle 12:42
İkindi 16:26
Akşam 19:29
Yatsı 20:51
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı