17.04.2021, 11:03 263

“Şahit Ol Ya Rab!”

Hatay’ımızın saygıdeğer yetkilileri, biliyorum İlimizin Hataylılar’a yakışır bir şehir haline getirilmesi ve diğer iller nezdinde mümtaz yerini alması amacıyla yaptığınız ve yapmaya çalıştığınız çalışmalar, takdire şayandır. Bizleri de mesrur etmektedir.      

          Bu meyanda, bilindiği üzere Kültür ve Turizm Bakanlığının, Türkiye Turizm Stratejisi 2023 ve Türkiye Turizm Stratejisi Eylem Planı (2007-2013) çerçevesinde, Turizm sektörü için uzun vadeli stratejiler, kısa ve orta vadede kamu ve özel sektör için öncelikli eylemlerin yer aldığı bu stratejilerin en önemlilerinden biri hiç şüphesiz “Kentsel Ölçekte Markalaşma”dır. Bununla engin, kültürel ve doğal değerlere sahip kentlerimizin markalaştırılarak, turistler için bir çekim noktası haline getirilmesi öngörülmektedir.

       İlimizin de içinde yer aldığı bu on beş ilde kültür turizmi canlandırılarak Marka Kültür Kentleri oluşturulması hedeflenmiştir. “Kentsel Ölçekte Markalaşma” toplantısına Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürü Ayla Mirmahmutoğulları, uzman ekibiyle katılmış ve “Kentsel Ölçekte Markalaşma” ile ilgili geniş sunumlar yapılmıştır.

       Bakanlığımızın 11 Nisan 2008 tarih ve 65569 sayılı yazılarıyla istediği “Marka Kent Eylem Planı”nın hazırlanması için Marka Kent Komitesi kurulmuş ve Eylen Planı doğrultusunda çalışmalar yapılmıştır.

       Yeni Müze Yeri Yapım Çalışmaları çerçevesinde;

“Antakya Merkeze bağlı Maşuklu Beldesi sınırları içerisinde yer alan Mülkiyeti İl Özel İdaremize ait bulunan 40.262,84 m2’lik Müze yeri için İl Genel Meclisi tarafından tahsis kararı alınmış ve Bakanlığımıza gönderilmiştir. Protokol imzalanmış olup bu yerde bilahare sondaj kazılarına başlanmıştır. Bu yerin ödeneği ayrılmış ve Koruma Kurulu aşamasından sonra proje ihalesi yapılmıştır.” Şeklinde özetlenen hususlar, bugün yüzümüzü ağartacak boyutta İlimizin ve Ülkemizin iftihar vesilesi haline gelmiş olduğu malumunuzdur.

İlimizle ilgili bu ve benzer güzellikteki proje ve çalışmaların yanında, ne yazık ki, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla bizleri tereddüde sevk eden gelişmeler de olmuştur. Şüphesiz, duyarlı bir yurttaş olarak da bu durumun bizleri derinden üzdüğünü belirtmek isterim.

Konu: Hatay Şah Vakıf İşhanı’nın Yeşil Alana dönüştürülmesi/Şehir Meydanı olması projesi!

Muttali olduğumuzdan beri zihnimizi meşgul eden bir konuydu, Vakıf İşhanı’ının yeşil alana/şehir meydanına çevrilmesi. Edinilen bilgiye göre Valilik, Büyükşehir ve Antakya Belediyelerinin ortaklaşa gerçekleştireceği ifade edilen bir proje.

Bir ilin yeşil alanlarla donatılması, kültürel ve sportif mekânlarının oluşturulması düşüncesine hiç kimsenin itirazı olmaz; aksine o şehrin her insanını sevindirir ve mutlu eder. Ancak, bir projenin usulüne uygun, bu milletin tarihten gelen değerlerine dikkat edilerek yapılması da beklenir. Hele ki bu yerin Vakıflara ait bir yer olduğu düşünülürse, bu dikkatin hem dünyevi hem de uhrevi mesuliyeti taşıdığı da kesindir.

“Vakıf, kişilerin hiçbir tesir altında kalmadan, kendi özgür iradeleriyle helal mallarını Allah rızası için veya kendilerine göre kutsal saydıkları bir gaye için, kendi mülkiyetlerinden çıkararak bir amaca tahsis etmeleridir. Vakfın temelini, sevgi, şefkat, merhamet ve yardımlaşma duygusunun ebedileşmesi isteği oluşturmaktadır. Vakıf düşüncesi buradan doğmuştur. Bir dünyada insanın, karşılık beklemeden hizmet sunmasını çok iyi irdelemek, anlamak ve değerlendirmek gerekir. Değilse, pragmatist bir yaklaşımla bu faaliyeti anlamaya çalışmak akla sıkıntı verebilir. Bir kere bu anlayışın, bu duygunun bir inançtan kaynaklandığını bilmeliyiz.

O da:

         “Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe, iyiliğe erişemezsiniz.” (3/92)

       “Allah daima (insanlara) iyilik edenlerle beraberdir.” (16/128)

       “Kurtuluşa ermeniz için hayır işleyin.” (22/77)

 Vakıf hizmetlerinin etkisi toplumun her kesitinde görülür. Bunun için, “Kişi, vakıf bir evde doğar, vakıf bir beşikte büyür, vakıf bir müessesede doyar, vakıf bir evde ikamet eder, vakıf bir müessesede çalışır, vakıf bir evde ölür, vakıf bir tabuta konur ve vakıf bir mezarlığa defnedilir.” anlayışı darb-ı mesel (atasözü) haline gelmiştir. İnsanlık yolunda böyle bir iradenin kullanımı bir medeniyeti ortaya çıkarmıştır. Bu da Vakıf Medeniyetidir. Hatta Türk Vakıf Medeniyeti dersek abartmış olmayız.

Vakıf Medeniyeti, Toplumları medeniyete doğru götüren bir sistemdir. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma da medeni olmanın bir göstergesidir. Vakıf anlayışı, “Dindar kimselerin vasiyet yoluyla bıraktıkları miras” anlamına gelir.

Vakıf görevlileri tarafından, bir yandan vakıf emlakine sahip çıkmak ve en iyi şekilde değerlendirmek, bir yandan Eski-Abide eserleri restorasyon, tamir ve bakımını yapmak, diğer bir yandan da ekonomik sıkıntı içinde olan ailelerin çocuklarını Vakıf Orta Öğretim Yurtlarında ücretsiz barındırmak, âmâ ve muhtaçlara aylık bağlamak, imaretlerde yoksullara sıcak yemek, kuru gıda dağıtmak gibi görevler yapılmaktadır. Ayrıca, Vakıfları ve her türlü hizmetlerini, kültürel, sanatsal ve bilimsel faaliyetlerini tanıtmaya yönelik hizmetler yürütülmektedir.

‘Vakıf medeniyeti’nin tarihi süreç içerisinde olagelen yardımlaşma duygusundan ayrılıp kendine özgü bir yapı oluşturduğu görülür. O da ebedi hayatın gerçekliğine olan inançtır. Yapılanların, yaratıcının yanında mutlaka değer bulacağına olan imandır.” (Nizamettin Duran, Vakıflar Hayırlar Olimpiyatı, Vakıf Dergisi, 1: (2004), s.6) diye belirtmiştik vakıf düşüncesini.

Benzer bir düşünceyle Vakıf malı üzerinde yapılan bir tasarrufla ilgili olarak, İstanbul-Bahçelievler'deki vakıf arazisini yeşil alan yapan Büyükşehir belediyesini dönemin 1. Bölge Müdürü Özekinci’nin Belediyeyi, vakıf duası ile bedduasını eklediği dilekçesinde 'Bunu dikkate alarak karar verin' çağrısı yaparak uyarmıştı.

Dilekçeye eklenen beddua ve dua şöyledir:

Beddua

- Allah'a ve ahiret gününe inanan, güzel ve temiz olan Hazreti Peygamber'i tasdik eden, sultan, emir, bakan, küçük veya büyük herhangi bir kimseye, bu vakfı değiştirmek, bozmak, nakletmek, eksiltmek, başka bir hale getirmek, iptal etmek, işlemez hale getirmek, ihmal etmek ve tebdil etmek helal olmaz. Kim onun şartlarından herhangi bir şeyi veya kaidelerinden herhangi bir kaideyi bozuk bir yorum ve geçersiz bir yöntemle değiştirir, iptal eder ve değiştirilmesi için uğraşır, fesh edilmesine veya başka bir hale dönüştürülmesine kastederse, haramı üstlenmiş, günaha girmiş ve masiyetleri irtikap etmiş olur. Böylece günahkârlar alınlarından tutularak cezalandırıldıkları gün Allah onların hesabını görsün. Malik onların isteklisi, zebaniler denetçisi ve cehennem nasibi olsun. Zira Allah'ın hesabı hızlıdır. Kim bunu işittikten sonra, onu değiştirirse onun günahı, değiştirenler üzerindedir. Kuşkusuz O, iyilik edenlerin ecrini zayi etmez...'

Dua

- 'Her kimse ki; Vakıflar'ın bekasına özen ve gelirlerinin artırılmasına itina gösterirse, bağışlayıcı olan Allahu Teala'nın huzurunda ameli güzel ve makbul olup, mükafatı sayılamayacak kadar çok olsun, dünya üzüntülerinden korunsun ve muhafaza edilsin...' (14 Ekim 2011 Cuma, https://www.aksam.com.tr/guncel,)

Ecdadımızın bu kadar hassasiyet göstermiş olduğu vakıf mallarına (arazisine, tarlasına, bahçesine arsasına, yapılarına vs.) duyarsız davranmak, en azından onlara karşı bir Türk evladı olarak görevimizi yapmadığımız anlamına gelmez mi? Bu ilgisizlik sehven de yapılmış olabilir, ilgilileri bu manada hatırlatmak/uyarmak gerekirken vakıf malının üzerine konulmuş gibi büyük bir sevinçle kutlamalar yapmak, gerine gerine basına demeçler vermek, duyarlı her yurttaşı derinden yaraladığı bilinmelidir. Bizdeki anlayış nasıl bir hale evrilmiştir ki, futbol takımımıza gösterilen ilginin onda biri bile bu kadar önemli bir konuya gösterilmesi akla gelmez!

Olaya gündelik bir olaydan yola çıkarak mukayese edecek olursak, işin ciddiyetine karşı olan halimiz daha iyi anlaşılmış olur: Hatay spor, elbetteki başarılarıyla övündüğümüz takımımızdır. Maçlarını da ilgi ile takip etmekteyiz. Kısacası Hatay’ımızı başarıyla temsil eden güzide bir kulübümüz olduğundan şek ve şüphe yoktur. Ancak Hataylı kardeşlerimizin vakıflara ait Şah Vakıf İşhanı’nın neden takasa/trampa tabi tutulmayıp ta satıldığını merak edeni hiç görmedim, duymadım. Yerinde bir proje ile ve yerinde bir işlemle şehrimizi güzelleştirmesi bağlamında yeşil alan/şehir meydanı olarak düşünülmesi güzel bir şey; ancak Vakıf malının takasa tabi tutulmayıp da satılması gerçekten düşündürücü. Neden eski garaj yeriyle yahut Kitap Fuarı olarak tahsis edilen yerle veya bir başka yerle takas edilmediği ve hatta bu düşüncenin gündeme bile getirilmediği konusuna mutlaka açıklık getirilmesi gerekmez mi? Eğer gündeme getirilip de ilgililer tarafından kabul edilmediyse, vakıf malları üzerinde yapılan bu tasarrufta ve işlemde iyi bir niyetten bahsedilebilir mi?

Ve siz ey Vakıf yetkilileri, vakfın sahibi, bu yeri satasınız diye mi vakfetmiş? Vakıf senedinde bunlar mı yazılı? Alınan göstermelik parayla Şah Vakıf İşhanı’nın isminin tarihten silineceğini bilmiyor musunuz?! Bu duyarsızlık, Vakıf anlayışına darbe vurmak ve onu sekteye uğratmak anlamına gelmez mi?

VakıfBank'ın yerinin kaça satıldığı ile Şah Vakıf İşhanı'na takdir edilen fiyat mukayese edildiğinde bütün bu soruların ne denli haklı sorular olduğu görülecektir.

Bu milletin evladı olarak biz, Vakıf malımıza gereken sadakati, dikkati ve rikkati göstermemiz, Vakıf kültürümüze verdiğimiz değerin nişanesi değil midir?

          Ne olur konuyu başka başka yerlere çekerek, mecrasından saptırarak yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermeyelim. Tabii ki şehrinizin güzelleştirilmesi açısından önemli bir proje, ama vakfın malına hakkını vermek de o kadar önemli. Bu projenin gerçekleşmesi için takasa razı olmayanların neden razı olmadığını, kamuoyunun bilme hakkı vardır. Eğer gerçekten mesele Şehrimize güzel bir yeşil alan/şehir meydanı kazandırmak niyeti söz konusuysa. İlimizin hizmet bekleyen nice yerler, mekânlar ve alanları dururken, şehrimizin en can alıcı yeri olan Vakıf malına göz dikmek ve bunu yeşil alan/şehir meydanı sosuyla sunmak, tribünlere oynayarak showa dönüştürmek… ister istemez samimiyeti ve iyi niyeti gölgelemektedir.

Vakıf malındaki bir tasarruf, bir spor müsabakasının neticesi kadar bir Hataylı’yı yakından ilgilendirmiyorsa, bu milletin değerlerine verilen önemi de ortaya koyduğunu gösterir, maalesef.

Bu hatırlatmayı yapmayı hem vicdani, hem insani hem de duyarlı Vakıf bilincine sahip eski bir vakıf çalışanı olarak görev addediyorum. Şüphesiz takdir ve tasarruf yetkililere aittir. Bizim yaptığımız sadece bir hatırlatmadır.

Yarın, rûz-i mahşerde “Vakıflar Bölge Müdürlüğünde Bölge Müdürü olarak çalıştığın halde neden hatırlatmadın?” Diye sorulsa, -ki sorulacaktır- ben de “şahit ol ya Rab, hatırlattım”, diyeceğim inşallah!

Saygıyla arz ederim.

Yorumlar (0)
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 19 Nisan 2024
İmsak 04:26
Güneş 05:52
Öğle 12:43
İkindi 16:25
Akşam 19:24
Yatsı 20:44
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı