İsrail İran savaşında şimdilik sona gelindi ve ateşkes ilan edildi. Daha doğru tabiriyle İsrail’in hukuksuz bir şekilde İran’a saldırısında diyelim. Zira buna savaş denmez bir terör saldırısı adı verilebilirdi.

Zira ilan edilmemiş bir savaş içerisinde bir gece İran’a 200 uçakla saldırı yapılmıştı.

Şimdi, bazı dostlarımızın yazılarına bakıyorum da insanın inanası gelmeyen yorumlar yapıyorlar. Gaffar Yakınca’nın deyimiyle bunlara savaş beğendiremiyoruz.

İran’a yapılan bu saldırıda Genelkurmay başkanı dahil 20 üst düzey komutanı öldürülüyor. Ayrıca 12 Nükleerde çalışan bilim adamı aileleriyle birlikte evlerinde katlediliyor. Devam eden saldırılarda ise yüzlerce sivil insan stratejik tesisler ve binalar vuruluyor. Defalarca siber saldırılar yanında hava savunma sistemleri yok ediliyor.

Bu da yetmiyor İsrail’in aciz kaldığı yerlerde ABD devreye giriyor ve hayalet uçak tabir edilen uçaklarla nükleer tesisler hedef alınıp vuruluyor, tonlarca sığınak delici bombalarla saldırılar gerçekleştiriliyor.

İsrail, Gazze gibi işgal edemeyeceği bu kadar büyüklükteki topraklar için rejim değişikliğini hedef aldığını söylüyor ve diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi bir kukla rejim hedeflediğini açık açık söylüyor.

Ancak İran’da kolay lokma olmadığını çok güzel anlatıyor. Yüzlerce füze fırlatarak 1500 kilometre ötedeki İsrail hedeflerini yok ediyor. Demir kubbeyi kevgir kubbeye çeviriyor. Delinemez dedikleri hava savunma sistemlerini tuzla buz ediyor. İsrail ilk defa Gazze’ye yaşattıklarını yaşıyor. Şaşkınlık içerisindeki İsrail halkı ya ülkeden kaçıp ikinci pasaportu olan ülkelere gidiyor veya sığınaklarda günlerini tüketiyor.

Tel Aviv, Hayfa gibi önemli şehirler füze yağmuru altında kalıyor. İran’ın geliştirdiği füzeler İsrail’in kabusuna dönüşüyor. İsrail böyle bir saldırıyla karşılaşacağını hiç ummadığından hemen ABD ve diğer batılı ülkelere sığınıyor ve sürekli silah yardımları alıyor.

İsrail’in arkasında ABD ve diğer batılı devletler olmasa bir kâğıttan kaplan olduğu gösteriliyor.

Bizde ise birtakım insanlar bu halleri görmeyip habire “danışıklı döğüş” teranesini ağızlarında dolaştırıyorlar.

Yani İran bu danışıklı döğüşte kendi üst düzey komutanlarını öldürüyor, bilim insanlarını katlediyor ve kendi nükleer tesislerini vurarak yok ediyor diyorlar.

Tabi İsrail’de kendi kentlerini bu danışıklı döğüş ortamında hayalete çeviriyor, insanlarının ölmesine göz yumuyor, kendi ülkesinden kaçanlara sesini çıkarmıyor.

Allah’ım sen aklımı koru ve bu yorumların sığındığı mantığı anlamama yardım et.

Acaba bunlara göre bir savaş daha nasıl olabilir? Yıkım nereye kadar gidebilir, daha kaç insan hayatını kaybedebilir.

Bir de İran saldırıya uğrarken eski defterleri ve hesapları açanları görüyorum. Yok İran Suriye’de şunları yapmış, yok Irak’ta bunları yapmış, yok Sünnilere böyle zararlar vermiş gibi argümanları tam İsrail’in istediği şekliyle gündeme getirenler oluyor.

Elbette İran’ın geçmişte yaptığı hataları savunmuyorum. Onların yanlışlığını zamanı geldiğinde söylemekten hiç çekinmem. Ancak bir Müslüman devletin saldırıya uğradığı zaman diliminde geçmiş ihtilafları gündeme getirmek ancak düşmanın ekmeğine yağ sürmek olur.

Şimdi İran’ın yanında olmak zamanıdır. Hatta daha ileri bir şey söyleyeyim İran attığı her füzeyle aynı zamanda Türkiye’yi de korumaktadır. Zira İsrail televizyonlarındaki yorumcular İran’ı yarı final görürken finali Türkiye’de yapacaklarını açık açık söylemektedirler. Saldırganların son menzili boyun eğdiremedikleri Türkiye’dir. O nedenle bu savaşta hükümet doğru yerde hizalanmakta ve İran’ın yanında yer almaktadır.

İran’ın ABD’ye misillemesine gelince Katar’ı dolayısıyla ABD’yi haberdar etmesini eleştirenlere şunu sormak istiyorum. Ne bekliyordunuz?

İran bir taraftan İsrail’den savaşırken diğer taraftan ABD ve diğer Arap ülkelerine savaş ilan etmesini mi? Klavye başında konuşmak ne kadar kolay değil mi?

İran böyle yaparak hem onurunu korumuş hem de misillemesini gerçekleştirerek yeni bir cephe açılmasını önlemiştir.

Kardeşlerimiz dövülürken bize tarafsız kalmak yakışmaz ve zillet haline dönüşür.