Tarihe tanıklık ettiğimiz günlerden geçiyoruz.
41 yıl içerisinde 2 trilyon dolarımızı ve birçok canımızı alan terör belasından kurtulmaya en yakın günlerdeyiz.
İlk adım Devlet Bahçeli’den geldi ve “Öcalan terörü bitirdiğini açıklasın ve PKK’yı lağvettiğini beyan etsin gerekirse mecliste Dem parti gurubuna gelerek bunu açıklamasına izin verilsin” diyerek ülkeyi hareketlendirdi.
Arkasından Cumhurbaşkanı bu sözlere Cumhur ittifakı adına güçlü bir destek sundu.
Güzel tarafı muhalefet her ne kadar böyle bir olaya hazırlıksız yakalandıysa da bu çağrıya kulaklarını kapayamadı ve desteğini açıkladı.
Dem Parti yetkilileri bir heyetle yaptıkları İmralı temaslarıyla gelinen sonuca ulaşıldı ve kamuoyu önünde Öcalan’ın PKK’ya çağrısı bir görüntü eşliğinde Kürtçe ve Türkçe olarak okundu.
Öcalan kısaca “Sosyalist temeller üzerine bina edilen PKK’nın Sovyetlerin çöküşü üzerine ideolojisiz kaldığını, Kürt kimliğinin reddi olayının da ülke çapında bitmesiyle anlamsızlığa büründüğünü izah ederek bir an önce kongrenin toplanıp PKK’nın kendini feshetmesini, bunun istisnasız tüm guruplar tarafından yerine getirilmesini” yaptığı çağrı metniyle anlattı.
İlk yanıt Kandilden gelerek çağrıya uyacaklarını ve ateşkes ilan ettiklerini bildirdi.
Her ne kadar içinde barındırdığı riskleri kabul ediyorsam da herkes gibi bu olay beni de heyecanlandırdı.
Öncelikle her yıl teröre ayrılan milyon dolarlar artık ülke içine harcanabilecekti. Memurlarımız, işçilerimiz, emeklilerimiz teröre ayrılan kaynakların ülke içine harcanmasıyla daha iyi yaşam şartlarına kavuşabileceklerdi.
Yatırımlar daha hızlanabilecek, istihdam daha da artacak, işsizlik oranları daha da düşebilecekti.
Sermaye çevreleri terör nedeniyle yatırım yapmaya korktukları doğu ve güneydoğu bölgelerimize daha fazla yatırım yapabilecekler oralarda yaşayan insanlarımızın yaşam seviyelerinin artmasına katkıda bulunabileceklerdi.
Terör ortadan kalktığında terörle iltisaklı olma durumu da ortadan kalkacağı için gerçek demokratik bir ortamda seçilen belediye başkanları bu suçtan dolayı görevlerinden alınamayacak, kayyım atamaları da tarihin çöplüğüne gömülecekti.
Diyarbakır annelerinin beklediği, aslında diğer tüm annelerinde hasretle yollarını gözledikleri evlatları evlerine dönecek, hasret kaldıkları aileleriyle kucaklaşacak, emperyal devletlerin oyuncakları olmaktan kurtulacaklardı.
En önemli soru şuydu. Bu sürece şehit aileleri nasıl tepki verecek. Onları incitecek herhangi bir gelişmeye fırsat verilecek mi?
Verilen şehitler niçin mücadele vermişlerdi. PKK’yı yok etmek ve ülkeyi huzura erdirmek gayesiyle canlarını feda etmemişler miydi?
Şehit aileleri o gayenin hasıl olmasından dolayı sevinç duyacaklardır. Terör elebaşı artık anlamsızlaştık diyerek kendi örgütünü feshediyordu. Artık şehit ailelerinin yanlarına yeni şehit aileleri katılmayacaktı. Asıl gaye bu değil miydi?
Bakmayın terör istismarcısı birkaç kişinin feryadına. Kendi çocuklarını askere bile göndermeyen bu insanlar başkalarının acıları üzerine fikirler inşa ediyorlar.
Yeni bir döneme başlıyoruz. Bunu başarabilen insanlar tarihe övgüyle girecek ve barışı tesis edenler olarak anılacaklardır.
Devlet Bahçeli’nin Dem eş başkanı Tuncer Bakırhan’a söylediği sözlerle yazımı bitirmek istiyorum. “Rahat olun, bu ülkeyi beraber demokratikleştireceğiz”