28.02.2022, 12:33 161

Ezenden mi, ezilenden mi yanayız? 

Kabil ve Habil ..  

İnsanoğlu’nun iki vechiydi aslında ..  

Birbirlerine zıt, iki tip insana atıf yapıyordu İlahi hitap ..  

Peki kimdi birbirine zıt bu iki insan tipi?  

Kabil ve Habil kimler idi bu varlık sahnesinde?  

Bu iki insan tipini biz nerede aramalıydık?  

Ateistler ile teistler, Hristiyanlar ile Müslümanlar, Yahudiler ile Araplar, Rumlar ile Türkler, Şiiler ile Sünniler, Katolikler ile Protestanlar veya Ruanda’lı Hutu’lar ile Tutsi’ler arasında mı?  

Hayır hayır, bunların hiç biri değildi. Hangi inançtan olursa olsun Kabil ezen Habil ise ezilendi. 

Hiç dikkatinizi çekti mi?  

İlahi hitap, Kabil ve Habil anlatısında, her ikisinin de, Rablerine sunak sunduğunu anlatıyor.  

“Dolayısıyla her ikisinin de, kimliğinde dinsizlik yok. İkisi de dini ritüellere karşı değil” demektir bu.  

Kıssa’ya göre, Habil’in adağı kabul ediliyor, Kabil’in ise kabul edilmiyor. Peki neden?  

Tanrı, Kabil’in samimiyetsizliğinden dolayı sunağını kabul etmiyor. (bknz: Maide: 5:28-32)  

Kabil ve Habil, iki farklı dinden veya iki farklı soydan değil.  

İkisi de, Adem evladı ve ikisi de aynı inançtan.  

Demek ki, bu kadim düşmanlık, inanç ve inançsızlık çatışması değil.  

Irk veya kabile yahut ulus çatışması hiç değil.  

Bu savaş, iyi insan ve kötü insan çatışması.  

Evet bu çatışma; ezen ve ezilen, zalim ve mazlum, kötü ve iyi, zulüm ve adalet arasında var olan kadim bir savaş.  

Kabil ezen zalimleri, Habil ezilen mazlumları temsil ediyor bu anlatıda.  

O halde, Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’an’ı takip ettiğini iddia edenlere, bu ortak  hitap diyor ki:  

Ey insan! Adem’in oğlu Habil gibi ol ama Kabil gibi olma !  

Ezen olma! Adaleti ayaklar altında paspas edenlerden olma ! Hayatı’nın odağına çıkarı ve parayı koyma !  

Her daim Habil’den taraf ol !  

Yani ezenden değil ezilenden, zalimden değil mazlumdan, güçlüden değil güçsüzden, işgal edenden değil işgale uğrayandan yani kısaca adalatten yana ol !  

Mazlumun kimliği sorulmaz sözünü çokça duyarız. Gerçekten de, mazlumun kimliği asla sorulmamalı !  

Ya peki zalimlerin kimliği sorulur mu?  

Mesela namazlı, abdestli zalimlerin kimliği sorulur mu?  

Tarihte bir Kerbela hadisesi yaşandı. Yezid, peygamber torunu Hüseyin’in kanına girdi. Yezid, bu cinayeti din namına yaptı.  

Yezid ve Hüseyin .. 

İkisi de müslümandı. Abdest alıp, namaz kılıyorlardı. Ne ki, onları ayıran inançları değil insanlıklarıydı .. Birisi mazlumdu diğeri zalim. Biri adil idi, diğeri zalim. 

Tarihte bir Harre olayı yaşandı. 683 yılında, Emevi ordusu ile Medineliler arasında yaşanan bu savaşta her iki tarafta müslümandı. Medine’de tam bir katliam yapıldı ve binlerce sahabe kız ve torunu tecavüze uğradı. Bu olaydan sonra, 3 bin civarında gayrimeşru çocuk dünyaya geldi. Tarihte bu çocuklar “Evlad-ı Harre” olarak isimlendirildiler. Harp ve sonrası irtikap edilen bu katliamda, 300 kadar sahabe, ve  toplamda takriben 10 bin kişi katledildi. Bunlar arasında, 700 tanesi hafızdı.  

Demek ki, sadece Kur’an değil, tarihi gerçekler de, bize meselenin inanç değil, insanlık meselesi olduğunu göstermektedir.  

Tarihte veya bugün, gönlümüz, dilimiz, kalemimiz, kılıcımız veya topumuz, tüfeğimiz, tankımız ve uçağımız Kabil’in mi, yoksa Habil’in mi tarafında?  

Ezenden mi, yoksa ezilenden mi yanayız?  

Yoksa kılıcımız Yezid ile lakin yüreğimiz Hüseyin ile diyen çift kişilikliler gibimiyiz?  

Filistin tankları altında ezilen Yahudi asıllı ateist Rachel Corrie’yi çok severiz. Onun “Zulüm bizdense ben bizden değilim” sözünü tekrarlar dururuz.  

Lakin müslüman dünyası olarak, biz aynı duruşu sergileyebilirmiyiz?  

Asırlar önce üretilen ilmihal öğretilerimiz, her daim mazlumdan ve ezilenden yana durmamız gerektiğini öğütlüyor mu?   

Öğrendiğimiz menkıbeler bir Rachel Corrie vicdanı inşa eder mi?  

Uydurulan rivayetler, kim olursa olsun şefkat duymamıza müsaade ediyor mu?   

Mesela öldürülen bir Yahudi çocuk için üzülebilirmiyiz?  

Aslında bir insan, ya şefkatlidir veya değildir.  

Bir yürekte muhabbet esas olsa adavet mecazi olur. Bir gönülde adavet hakiki olsa, muhabbet samimi olmaz.  

Bugün Filistinli, mazlum olduğu için onların yanında olmalıyız. Lakin farzı muhal, yarın Filistinliler Yahudilere benzer zulmü reva görse yani bu sefer Kabil, İsrail değil de, Filistin olsa, Kur’an’a göre düşmanlık etmemiz gereken zalimlerdir. Peki bunu yapabilirmiyiz?  Muhasebe etmeliyiz. 

Bugünlerde Ukrayna bombardıman altında. Putin, acımasızca ve insafsızca güzelim ülkeyi bombalıyor.   

Bu sefer Rusya Kabil’in, Ukrayna Habil’in gömleğini giymiş durumda.  

Ukrayna deyince aklıma Kiev’deki II. Dünya Savaşı müzesi gelir. Yıllar evvel, o müzeyi gezdiğimde Ukrayna halkı’nın neler çektiğine şahit olmuştum. 

Nazi işgalinde, Anadolu kadınını hatırlatan bir anne’nin, 1940’lı yıllarda dokuz evladını birden savaşta kaybedişi ve resimdeki o mahzun bakışı gözümün önünden gitmez.  

Hele Naziler’in, iki ay boyunca on bine yakın insanı giyotinde öldürerek cesetlerini kemik öğütme makinasında erittikten sonra çuvallayarak, hayvan yemi yaptıklarını görmek esef vericiydi. Bu on bin kişinin, iki bin tanesinin çocuk olduğunu duymak, insanı insan olmaktan utandırıyordu.   

Yıllar önce o müze’yi gezerken tüylerim diken diken olmuştu. Saatlerce etkisinden çıkamamıştım. Ben aynı duyguyu, gençliğimde, Yunan mezalimi hikayelerini veya Boşnaklara Sırp zalimlerinin irtikap ettiklerini dinlediğimde de, hatırlıyorum.  

O müzeden çıkışımda, mazluma ve ezilene duymamız gereken şefkatin, evrensel olması gerektiğini yeniden anlamıştım.  

Evet, şefkat misak-ı milli ile sınırlı olamazdı ve olmamalıydı.  

Akif ne güzel der : “Nerde bir garip görsem, yanar ta derinden ciğerim  

Onu dindirmek için tekme yerim, çifte yerim”  

Gözyaşının rengi her yerde aynı, bayrakların ve derilerimizin renkleri farklı farklı olsa da.  

Bosna veya Ukrayna!   

Kabil bu sefer Sırp değil Rus, Habil bu defa Boşnak değil Hristiyan Ukraynalı !  

Birine ağlamak diğerini umursamamak, iki yüzlülüktür! Zira vicdan bir bütündür.  

Tüm insanlık, aynı özden gelmektedir. (Bknz: Nisa: 4:1)  

Hepimiz Adem oğluyuz ve Havva kızıyız!  

Habbab bin Eret’in vücudunda demirler eriten müşriklerin yaptığı putperestlik değil zulümdü. Amr bin Hişam’ın, Sümeyye’yi şehit etmesi ve Yasir ailesine yaptıkları dini bağnazlıktan kaynaklanan bir zulümdü.  

Birinin zulüm irtikap ederken, bunu ne adına yaptığının veya kimliğinin önemi olabilir mi?  

Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, Suud konsolosluğunda öldürülerek, vücudunun param parça çuvala konmasının adı zulüm değil mi?  

2018 yılında yaşanan bu utanç verici zulmün, 1500 yıl evvel Ebu Cehil’in Sümeyye’yi öldürmesinden ne farkı var? 

Birisi putperestler tarafından, diğeri müslümanlar tarafından katledildi!  

Müslüman demeyin böylelerine diyebilirsiniz! Lakin bu kimseler müslüman kimliğine öylesine bağlılar ki, bizim dahi müslümanlığımızı beğenmiyorlar.  

1780’lerde çıkan Vehhabi ayaklanmalarını ve Diriye Emirliğinde kurulan düzensiz ordular ile Hac kafilelerinin yağmalanmasını hatırlayın ! Hatta öyle ki,  bunlar halife III. Selim’i İslam’a davet etmişlerdi. Halife’nin müslümanlığını beğenmeyip onu İslam’a davet edecek kadar cüretkar olmak!  

Lakin aynı Suud hükümeti, mazlum Filistin halkı’nın yanında değil. Bunu eleştirenler ise ağır tazyik altında.  

Sahve hareketi liderleri, bugün Suud hapishanelerinde sürünmekte! Selman Avde ve Sefer el Havali Suud zindanlarında .. Birisi Muhammed Kutup’un, diğeri Suriyeli Muhammed Sürur’un talebesi.  

Bizler tarihin bir döneminde yaşanmış acı hikayeler ile dertlenip hıncımızı Lat, Uzza ve Menat putlarına tapanlara yoğunlaştırırken, aynı kıbleye dönerek birlikte namaz kıldıklarımızın daha beter irtikap ettiği zulmü örtüyoruz.   

Müslümanın yaptığı zulmü görmemek veya müslüman olmayana yapılan zulmü  örtpas etmek en hakiki zulüm değil mi?  

Oysa ki, Kur’an’ın çağrısı çok açıktır: “ ..Fela udvane illa alezzalimin- Zalimlerden başka düşmanınız yoktur” (bknz: Bakara : 2:193)  

Peki öyle mi yapıyoruz? Ramazan Ahmetoviç Kadirov, Çeçenistan'ın 3. devlet başkanı.  Vladimir Putin'in desteği ile 2007'de Çeçen Cumhuriyeti devlet başkanı oldu. Şimdi duyduk ki, Rusya'nın Ukrayna işgaline destek için mücahidlerini göndermiş. Şaşırdık mı ? Elbette hayır. Rus işgaline karşı direnişin sembol ismi Şeyh Şamil'in torunu şimdi zalimle ittifak edip mazlumları bombalıyor.  

Güce tapmanın kim bilir kaç ezoterik gerekçesini sıralayacaklar onlara sorsan. 

Mesele inanç değil insanlık. Mesele vicdan ve adalet duygusu. 

Ben, mazlum halklar’ın yanında duran, sosyalist Venezuela devlet başkanı Nikolas Madura’yı, mazlum halklara sınırlarını kapatan sözde müslüman liderlere tercih ederim.  

Siyasal  İslamcılık gibi bir kaygım yok. Sosyalist değilim.  Lakin adaletten yanayım.  

Zira adalet dinin direğidir.  

Adalet İlahi bir emirdir, (Bknz: Nahl:16:90)  

Adalet mizacımız, merhamet miracımız olsun. 

Not: Rabbimiz, Hucurat 13'te " ..birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.." diyor lakin ne hazin ki insanlar, tanışmanın ve kaynaşmanın yerine kavgayı ve savaşmayı koymuşlar.  

Selam ve dua ile 

Yorumlar (0)
sanalbasin.com üyesidir
18
açık
Namaz Vakti 29 Mart 2024
İmsak 05:01
Güneş 06:22
Öğle 12:48
İkindi 16:20
Akşam 19:05
Yatsı 20:21
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Whatsap İhbar Hattı