Hüzün ve Huzur
Hüzün kelimesi ha-za-na kökünden, sertlik anlamına gelir. Kiınaye olarak, yerdeki sertliğin gönüle sirayet etmesidir. Kur’an, Hicr suresi 88. ayette , Mahzun olma ! diye muhatabını öğütler. (Hicr: 15:88)
İnsan, ister istemez hüzünlenir lakin burada kaçındırılmak istenen şey, kişiyi hüzne teşvik eden şeylerdir.
Kişi kendisini üzmek istemiyorsa bunun yolu, kaybolduğunda üzüleceği şey edinmemesidir.
Kuddusi “Mahsun olma sen ey gönül zira bizim Hüdamız var / Edunun var ise mali bizim fakru fenamız var / Şikayet etmeyiz Hakka cefa eyler ise munkır / Hikayet eyleriz ihvana ki onda safamız var
Hüzün, insan için bazen kaçınılmazdır. Lakin her duygu gibi hüzün duygusu da yönetilmelidir.
Hüzünlenme duygusunu yönetmede dinin rolü büyüktür. Kişi ekseriyetle sahip olduğu şeyi kaybettinde veya başına bir musibet geldiğinde üzülür. Oysa ki dua’nın ve imanın gücüyle, bu hüzünü ehli iman kimselerin, def eyleyebilmesi mümkündür.
Zira sana eziyet edenlerin çıkartılacakları bir mahkeme-i kübra vardır. O mahkemede mazlumların vekili bizzat Allah’tır. Öyleyse mahşere iman ettiysen mahsun olma! der imanın o mukaddes fısıltısı.
Hem mahrum olduklarından dolayı da üzülme zira her ihtiyacının karşılığı olan ve üstelik muvakkat değil mütemadi olan bir cennet var. Öyleyse ana yoğunlas ve şimdi sahip oldukların için şükret ve kaybettiklerin için sabret.
'Huzur' kelimesi ise Arapça h-d-r kökünden gelir ve mevcudiyet , hazır bulunma yani şimdi ve burada olma anlamındadır.
Mutluluk ve ferahlık olarak kullandığımız bu kavramın kelime kökü adeta bizim nasıl ferahlık içinde olabileceğimizi öğretmektedir. Demek ki, gönül ferahlığı geçmişe takılıp kalmaktan, ve gelmesi meçhul istikbal için kaygılanmaktan yani şimdi ve burada olan ana yoğunlaşmak ile mümkündür.
Zira biliniz ki, mazi veya istikbal sizin şu içinde bulunduğunuz an üzerinde siz istemezseniz, her hangi bir güce sahip olamazlar.
Öyleyse geçmişte yaşayıp mahsun olmak veya gelecekte yaşayıp endişe duymak yerine şimdi şu ani en anlamlı yaşamaktır huzur. Huzur hazırda var olanı soluklamaktır.
Mark Twain der ki; endişe, olmayan borcumuzu ödemek gibidir.
Elbette, Rabbin verdiği hiç bir duygu gereksiz değildir. Mesela korku, insanın tedbirli olmasına sebep olur. Korunmak için elzemdir. Korku güdüsü yeterli olmayanlar başlarını derde sokar suç irtikap ederler. Lakin korkaklık başkadır. Korkaklık korkudaki dengesizliktir.
Onun için korkma! dediğimizde tamamen o duyguyu yok etmek değil korku duygusunda dengesizlik içinde olma yani haddinden fazla korkma demiş oluyoruz. Endişe etmekkte dengesizlik, anksiyetedir. Bunun nedenlerinden biri de an içinde olmamak yani şimdiyi ıskalamaktır.
Oysa ki tevekkül ve Yaratıcı'nın kudretine sığınmak ne güzel imkandır.
İman en güzel imkan ve en güvenli limandır.
Sözümü bir şiirimle bitireyim:
Bir karamsarlık rüzgarı ile sarsıldığında sen
Ve ufak bir ses dahi gecenin zifiri karanlığında uyandırdığında seni
Mazin, koca bir kabristan ve istikbalin meçhule giden bir sefine gibi hissettirdiğinde
Endişe veren o edepsiz iç sesin, taciz edip durunca seni
İşte o vakit
Zerreden kürreye kadar her şeyi sevk ve idare eden bir Rabbin olduğunu yeniden hatırla !
Sana nefes verme kabiliyeti verenin
Kelebeklere kanat takanın
Karıncalara rızık verenin
Seni muazzam bir makina gibi mütemadiyen işlettirenin
Kainatı yok iken var edenin
Seni asla unutmayacağını bil!
Ne güzel bir duadır o,
Hasbunnallah ve ni’mel vekil !
Unutma ki tevekkül, en güzel ilaçtır
Insan olan bu bilince her daim muhtaçtır
Selam ve dua ile
İmsak | 05:01 | ||
Güneş | 06:22 | ||
Öğle | 12:48 | ||
İkindi | 16:20 | ||
Akşam | 19:05 | ||
Yatsı | 20:21 |
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|
Takımlar | O | P |
---|